31 Mayıs 2010 Pazartesi

m~a~k~a~r~n~a İşimiz İŞ...






İş...
 Müge İplikçi
30.05.2010
 
İnsan Hakları Derneği İstanbul şubesi bir bildiri yayınladı.
Maden ocaklarında, tersanelerde, tekstil atölyelerinde son derece güvensiz, emeğin en ucuzundan, neredeyse karın tokluğuna çalıştırılan insanların her an ölümle yüz yüze yaşamalarını kabul edilemez buluyorlar.
Türkiye'de iş güvenliği koşullarının sağlanamaması gerçekten en önemli sorunlarımızda biri olmaya devam ediyor.
Zonguldak Karadon'da yaşanan facia bir kez daha bunu gözler önüne serdi.
Bilinen bir gerçek: Maden ocaklarının bir kısmı kaçak çalışmakta ve hiçbir denetimden geçmeden üretime devam etmektedir.
Olay gerçekleştikten sonra yapılan incelemelerde ortaya çıkanlar, yaşadığımız çağın, hemen hepimizi bunaltan özeti gibidir:
İşi, insandan öne çıkaran, işveren ve firmanın çıkarlarını koruyan bir yapı!
Maden ocaklarında asıl önemli olan işçilerin can ve iş güvenliği değil çarkın dönmesine neden olan, daha çok üretim mantığıdır. Denetimden yoksun bu maden ocaklarında birileri ceplerini doldurmaya devam ederken istatistikler bunun karşılığının insan canı olduğunu doğrular.
1955-2009 yılları arasında kömür ocaklarında gerçekleşen iş kazalarında 2.687 işçi hayatını yitirmiş, 326.321 işçi ise yaralanmıştır.

Vahşi kapitalizm ve sonrası

Buradaki soru bu çarkın kimin çarkı olduğu sorusudur, elbette.
Artık mülkiyeti de aşmış, zenginliğe zenginlik katmak fikrinde odaklaşmış, "daha daha" diye inleyen bir sermaye fikrinin gözü dönmüş hırsıdır diyebiliriz buna.
Maden ocaklarında, tersanelerde yaşanan dramları bu çarkın bir parçası olarak görebiliriz.
Alınacak önlemler yeterli olacak mıdır?
En azından can kayıplarının önüne geçilebilecektir. Ama iş burada bitmez.
Söz konusu feci durum aşılabilirse, yani 3'üncü dünyalılıkla etlenip butlanmayı kafasına koymuş vahşi kapitalizm kontrol altına alınabilirse insan yaşamındaki elzem bir diğer noktayla karşı karşıya gelebiliriz o zaman:
Sadece fabrikalar değil işi bir parça daha ilerletip, fabrikalardan kent merkezlerine doğru taşıdığımızda da durum farklılık arz etmeyecektir.
İnsanların çalışmak için mi yaşadıkları ve çalışacak güce sahip olmak için mi tükettikleri, yoksa tüketim araçlarına sahip olmak için mi çalıştıkları sorularının içiçe geçtiğini görürüz artık.
Bir buzdolabı, yeni bir araba, daha geniş bir ev, daha şık bir mutfak, çocuklara daha iyi okullar, hoş bir tatil, terfi etmek, ünlü olmak, daha çok ortalıkta görünmek, öne çıkmak, emekli olmak...
Sonu gelecek gibi değil.
Yaşam taksitlerimizi ödemek için bütün bir ay, bütün bir sene, bütün bir ömür çalışmamız gerekecektir!
Neye niçin böylesi ödemeler yaptığımızı tam olarak bilemeden...
Araç amacı belirlemekten çıkmıştır, ikisi içiçedir ve insanın nihai ölümü de burada cereyan etmektedir.
Yaşadığımız çağda insanlar niçin çalıştıklarının, niçin para kazandıklarının, emeklerini ve paralarını niçin tükettiklerinin ucunu kaçırmış bir haldedirler.
Bu yüzden birbirlerini gerçekten görmeye, duymaya, anlamaya, birbirlerinin acılarına, sevinçlerine bakmaya ne takatleri kalmıştır
ne de zamanları.

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA

Blog Arşivi