12 Aralık 2019 Perşembe

[cadilarmekani], BENİM DOSTUM OLMAK

Benim dostum olmak;
Ben farkında olmadan ardımdan iyilik yapmak,
Bana dualarında da yer ayırmak,


Fark ettirmek kalbinde ayrı bir yerde var olduğumu,
Üzüldüğümde benden önce ağlamak belki..
Sevincime ortak olmak
Sahiplenmek ben acı çekerken gülememek...

Benim dostum olmak;
Yanık bir yüreğe sahip olmak
Aciz insanlara içi yanmak
Elinde olsa varını yoğunu verebilmek Allah yolunda
Cömert olmak sevgisini sunarken


--
Öyle biri ol ki hayatımda, gören imrensin benim niye yokki desin.. Öyle bir sev ki beni hic bitmesin..Öyle bir seveyim ki seni baska kimse sevmeye cesarete edemesin... ve Öyle bi biz olalım ki Önümüze Kimse geçemesin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/cadilarmekani/CAGkz_jibDKXVL7wtSk%3DchZnhJZ49H%3D4VRXCgnzVfbm8iX%3D45CA%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.

[cadilarmekani], REÇETE


Bu ülkeye bir reçete yaz doktor.

Gece yatmadan o gün olan üç  güzel şeyi hatırlasınlar. Yazsınlar bir yere.

Sabah şükrederek açsınlar gözlerini.

Sularını yudumlarken bir kapsül hoşgörü, bir kapsül empati alsınlar aç karnına. Mide koruyucu niyetine.

Yedikleri her lokmaya teşekkür ederek bitirsinler kahvaltılarını.  Yuttukları ekmeğin buğdayını yetiştiren eller gözlerinin önüne gelsin, çayı yudumlarken Rize'nin o zümrüt tepeleri canlansın zihinlerinde ve zeytin tanesini çatalına takarken Ege'nin o bilge, o güzelim zeytin ağaçları rüzgarda hışırdayıversin kulaklarında...

Sonra bir kaşık merhamet, bir kaşık vicdan , aman yalnız ; tok karnına. Ve lütfen "her gün". Asla unutmadan. Yoksa hayati tehlike var, onu mutlaka söyle, emi doktor? Bu iki şurup çok önemli. 

Bol su içsinler sonra. Bir zahmet içlerinden "sevgi" kelimesini geçirerek ama... 
Çünkü  bedenimizin yüzde altmışı su ya hani; işte ondan. Hani suyun hafızasının olduğu artık bilimsel olarak bir güzel kanıtlandı ya,  o yüzden. Varsa bir sevgi eksiği, ancak kendisi tamamlayabilir insanın. Kendi yüreğine sevgiyi ancak kendisi ekerse tomurcuklanıyor çünkü. Başkası gelsin de beni sevsin diye beklemesin hiç kimse. 
Neye mi iyi geliyor bu? Bilmiyormuş gibi durma be doktor; toplumda sevgisizlikten şikayet edenler için birebir tedavi. Önce kendini seveceksin, sevilir bir insan olacaksın, sonrası  mutlak şifa zaten.

Öğlen yemeği sırasında iki doz dostluk. Acaip bir icat bu azizim. Karın bile doyurur tek başına, o kadar yani. Tarihin gelmiş geçmiş en mucize ilacı. 
Yemek sonrası iki doz vefa, bir avuç dolusu da merhamet. Hatta bir de dost varsa yanında, mümkünse birbirlerine içirsinler ilaçlarını. Söyle emi onlara, öyle daha etkili oluyor diye. 

İş yerine dönünce, bir mis gibi köpüklü kahve söylesinler kendilerine. Hah işte, onun yanında gelen su ile bir tablet güven. İlk haplar kendilerine güven için. Tedavinin ikinci aşaması etrafa güven. Son aşama ise ne biliyor musun; memleketine güven. Hani şimdi yemekte dostluk almıştınız ya, etkisini iyice artıracak, hiç merak etmeyin diye rahatlat onları. 

Bol yürüyüş yaz reçeteye. De ki yürürken derin derin nefes alsınlar. Sağlarına sollarına iyice baksınlar. İncecik enseli simitçi çocukları, simitlerin susamlarını yiyen kuşları,  kıvrılmış uyuyan kedicikleri, soğuktan büzüşmüş dilencileri, elleri poşet dolu zor yürüyen teyzeyi, okuldan çıkmış öğrencileri, kasketi yamulmuş kan ter içinde koşturan amcayı, dertlerden omuzları düşmüş üniversite öğrencisini, su birikintisine atlayıp eğlenen cimcimeyi, ona yan yan çapkın bakan cin gibi oğlanı görsün gözleri. Kuruyan dalları, açan fidanları, kokan kokmayan gülleri, yerdeki şahane renkli yaprakları, denizin değişen renklerini, rüzgarın kokusunu, belediye bankının arkasında yazan şiiri, salıncakta sallanan çocuğu da fark etsinler bi zahmet. 
Çünkü hayat aslında bunlardan ibaret. Ve yok aslında birbirimizden bir farkımız. 
Bolca yürüyüş yaz reçeteye sen doktor. Ama böylesi yürüyüş yaz. 

Sonra yasakları da yaz mutlaka. De ki televizyondaki o proje diziler yasak.  Beline silahı sokan her adamın kahraman , kocası zengin her kadının güçlü lanse edildiği, bir sürü kötünün içinde bir iki zavallı iyinin sürüm sürüm süründüğü o algı operasyonu dizileri izlemeniz yasak de emi. Çünkü Türkiye bu değil de. Türkiye'yi televizyondaki dizilerden öğrenmenize gerek yok. Yaşayarak öğrenin de. Beyaz ekrana bakacağınıza birbirinizle konuşun de. Komşularınızla selamlaşın mesela de. Bunu da yaz reçeteye emi... Emi doktor? 

Sonra de ki, cep telefonlarınızı koyun bir kenara de. Doz aşımı oluyor, zehirleniyorsunuz de. 
Şimdi de, en ama en önemli ilacınızı yazıyorum de : "Aile". 
Gözlerinin içine baka baka tekrar et. "Aile".
Akşamları serbest doz aile. Ne demek serbest doz? Yani sınırsız, yani canınızın istediği kadar, yani doyana, doyurana kadar. 
Bir masanın etrafında toplaşın, Allah ne verdiyse yiyin, için, paylaşın, bölüşün, dertleşin, ağlayın, gülüşün. Aile olmanın anlamını kavrayın yeniden de. Kimse odasına çekilmesin de. Herkes salonda buluşsun. Artık çekirdek mi çitlersiniz, karpuz mu kesersiniz, kestane mi közlersiniz, salep mi kaynatırsınız, size kalmış de . 

O reçeteye hatırım için kitap da yaz be doktor, olur mu?  Ama güzel, moral veren, insanın içini açan, inancını tazeleyenlerden.  Benimkileri de yazabilirsin istersen, hiç itirazım olmaz. :) Sonra "Beyaz Zambaklar Ülkesinde"'yi yaz mesela, "Toprak Uyanınca"yı yaz, "Momo"yu yaz, ne bileyim, "Bir Çift Yürek" olabilir, "Çalıkuşu" olabilir, sen yeter ki yaz, ben upuzun listeler yaparım sana. 

Bolca kucaklaşma yaz tamam mı? En çok da aileler için. Birbirine dokunmayı unuttu insanlar. Serbest doz kucaklaşma yaz sen herkese. Unutmuşlardır belki, tarif et. Şöyle kollarınızı iki yana kocaman açın, karşınızdakinin bedenine sarıverin de. Kalbinizi yaslayın ki onun kalbi de sizin sağ yanınızdaki boşluğu doldursun de. Gözlerinizi de yumun, bir süre kalın öylece de. Gözleriniz mi doldu, amaaan bırakın aksın gitsin, gözlerinize de temizlik olur de. Mevlana'nın sözünü hatırlat onlara, "Gözyaşının bile görevi varmış, kendinden sonra gelecek gülümseme için temizlik yaparmış". 

Bu ülkeye bir reçete yaz doktor. 

İnanç yaz emi. Önce kendine, sonra memleketin diğer insanlarına. 
İnsan kendine inanç duymadan insanlığa inanç duyamaz çünkü. 

De ki, tüm ilaçlara rağmen hala iyi hissetmiyorsanız, ne yapın biliyor musunuz de...
Dönün bir bayrağımıza bakın, bir Atatürk fotoğrafına bakın de. 
O size en umutsuz zamanlarda bile pırıl pırıl doğan güneşi hatırlatsın de. 
Umutsuzluğun da, umudun da, korkunun da cesaretin de bulaşıcı olduğunu söyle onlara.

Öyle bir reçete yaz ki doktor, yok olan umutsuzluk ve korku olsun.
Umutla cesaret bulaşsın hepimize. 

Desinler ki Türkiye'de salgın varmış. Umut salgını... Cesaret salgını...

Bir reçete yaz doktor... 

Bu ülkeye bir reçete yaz.

Hepimize şifa olsun .

Bige Güven Kızılay
27.10.2019
--
Öyle biri ol ki hayatımda, gören imrensin benim niye yokki desin.. Öyle bir sev ki beni hic bitmesin..Öyle bir seveyim ki seni baska kimse sevmeye cesarete edemesin... ve Öyle bi biz olalım ki Önümüze Kimse geçemesin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/cadilarmekani/CAGkz_jgR_G4rr%2B4nt1LxEmPFHcWtDeZpKn0eVmK6_ksZ-LSVFA%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.

11 Aralık 2019 Çarşamba

[cadilarmekani], bu gün kırk oldum

Bugün Kırk Oldum Anne

bugün kırk oldum anne...
bugün dünya ile tanışalı
tam kırk sene oldu
bebek oldum, çocuk oldum
genç bir kadın oldum,
eş oldum, eşsiz oldum, yalnız oldum
anne oldum...
kırk senede neler gördüm anne
bir bilsen neler?
rahmine düştüğüm anda
başlayan yolculuğum
hala devam ediyor anne
bazen bahar gibi
bazen savaş gibi
ama tam ortasında yüreğimin
hep bir sızıyla anne...
belki hiç büyümedim
belki de hiç çocuk olmadım
ne yaşadığımı anlamadan
hayat denen oyunu oynuyorum anne

hatırlıyor musun anne?
bana 35. yaşgünümde
" sen sana göre yolun yarısına gelmiş olabilirsin
ama sen bana göre hala benim küçük kızımsın"
demiştin.
ağlamıştım göğsünde o an
hala öyle miyim anne
hala küçük müyüm
hala korur musun beni yüreğin yettiğince
dünyanın kötülüklerinden?
ben büyümedim mi anne?
o zaman bana muzip muzip şakalar yapan
sarışın tatlı kız kim anne?
beni kandırmak için türlü numaralar çeviren
bu yakışıklı oğlan kim anne?
hayatım nerde başladı
nerde biter bilmem anne
ama hayatım iki minik yürek
onu biliyorum anne...

bugün kırk oldum anne...
kırk senede epeyce şey gördüm,
epeyce şey yaşadım anne.
kırıldım anne,
döküldüm anne…
parçalandım, hırpalandım
olmaması gerekenler oldu,
yaşanmaması gerekenler yaşandı
belki hatalar yaptım anne,
belki hiç suçum, günahım yoktu
ama kader anne
önüne geçilmiyor
önüne geçemedim
gücüm yetmedi yapamadım
yaşandı ve bitti anne...
ama en güzel zamanları
herşeye rağmen
kollarında geçirdim anne...
ve şimdi benimde kollarımda
iki can var
bana anne diyen
hayatımın anlamı
yaşama sebebim
aşkları hiçbişeye değişilmeyen
sevgilerine paha biçilmeyen
ve benim hayatım onlar anne
tıpkı senin hayatın
ben ve kardeşim olduğu gibi
benim hayatımda onlar anne...

bugün kırk oldum anne...
geriye dönüp baktığımda
hiçbişeyden pişmanlık duymuyorum anne
yaşadığım herşeyin
arkasındayım anne
dağ gibi duruyorum.
yaşanması gerekiyordu
öğrenmem gerekiyordu
hep öyle düşündüm
hep öyle baktım hayata anne...
ama şunu bilmeni isterim
anne olalı beri
seni çok daha iyi anlıyorum anne
anne olmadan önce
kızdığım huylarını
şimdi aynısını yaparak
hayretler içinde
kendimi izleyerek hatırlıyorum anne.
seninle çok daha güzel şeyleri
mutlulukları paylaşmak isterdim anne
ama hep sıkıntı yaşadık seninle
hep bir mesafe
hep bir uzaklık
biliyordum yanımdaydın
hala da yanımdasın kendince
ama hala hep bir mesafe var aramızda
adını koyamadığım
söyle anne çok mu zordu
birbirimize biraz daha anlayış göstermek
söyle anne
çok mu zordu
saçımı okşamak...

bugün tam kırk oldum anne...
ben çok sevdim anne
herkesi herşeyi hep çok sevdim
kimsenin kötülüğünü istemedim
hep iyi oldum
hep dediğim gibi
ben yüreği çok güzel bir kadınım anne
ama birini çok sevdim
herşeyden çok belkide, anne
ama ondada yanlış yaptım anne
yanlış değil belki
adlandıramıyorum
bilmiyorum
bildiğim
sevdiğim kadar sevilmedim anne
yüreğimi yakan en çokta bu oldu anne
sevgisizlik ne zormuş be anne
sevilmeden sevmek
ne çok acıtıyormuş insanın canını
onuda öğrendim anne.

bugün kırk oldum anne...
dönüpte bakınca arkama
şükrediyorum herşey için.
aldığım nefes,
senin ve babamın varlığı,
kardeşimin desteği
ve hayatımı anlamlandıran
kızım ve oğlum için...
şükrediyorum tanrıya
bunca yaşadığım şeye rağmen
beni yinede şanslı kullarından yarattığı için...

bugün kırk oldum anne...
her şeye rağmen hayat çok güzel anne
çok güzel ve yaşanılır.
hadi anne gülümse biraz şimdi
akşam pasta alıp geleceğim eve
birlikte kutlayalım doğumgünümü
tıpkı yeni doğmuşum gibi
herşeye yeniden başlayalım
hayata yeniden başlayalım anne
doğumgünüm doğumgünün olsun anne
ve nice mutlu senelere olsun anne
ikimizede...


iyiki doğdum iyiki doğurdun beni anne…
sevgiyle…

--
Öyle biri ol ki hayatımda, gören imrensin benim niye yokki desin.. Öyle bir sev ki beni hic bitmesin..Öyle bir seveyim ki seni baska kimse sevmeye cesarete edemesin... ve Öyle bi biz olalım ki Önümüze Kimse geçemesin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/cadilarmekani/CAGkz_jgjoYr1eNv3UjJwnCJo3wkMycEW1WSfSnEPWBjLSCVnHQ%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.

Blog Arşivi