10 Temmuz 2010 Cumartesi

m~a~k~a~r~n~a Fwd: FW: Devletten Aşirete Dönüşürken: Yüksek Yargı Engeli / Aşiretleşme Süreci II: Küresel, Ulusal ve Bireysel Faktörler / Aşiretleşme Süreci III: EMRE KONGAR





 


 
TEHLİKEYİ HALA GÖRMÜYORSUNUZ !!!
 
UYANIN GAFLET UYKUSUNDAN
 
 
 
 
 
Cumhuriyet
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
 
 
Devletten Aşirete Dönüşürken: Yüksek Yargı Engeli
 
Devlet bir hukuk düzenidir
Aşiret bir kan bağı düzeni.
Devlette anayasa ve yasalar geçerlidir
Aşirette gelenekler.
Devletin düzenini mahkemeler sağlar
Aşiretin düzenini reisin kararları.
Devletin bütün vatandaşları eşittir
Aşiretin bütün üyeleri eşit değildir; yaşlılar ve erkekler daha eşittir!
Devlet, vatandaşları arasında din, mezhep, ırk, milliyet farkına bakmaz
Aşiret ancak belli bir din ya da mezhep ve belli bir ırk ya da milliyet mensuplarından oluşur.
Devletin yöneticileri vatandaşlar tarafından seçilir
Aşiretin yöneticisi, aile bağları ve gelenekler tarafından belirlenir.
Devlet yönetiminde kararlar kişiye göre değil, yasalara göre verilir
Aşiret yönetiminde kararlar kişiye göre verilir.
Devlette üretim ve paylaşım vatandaşların özgür iradeleriyle, yasalara uygun olarak yapılır
Aşirette üretim ve paylaşım kararlarını reis verir.
***
Tabii sevgili okurlarım derhal fark etmişlerdir ki, devletten kastım demokratik devlettir”.
Tarihsel olarak aşiret, Orta Çağın, hatta ondan da eski olan feodal düzenin bir örgütlenmesidir.
Demokratik devlet ise aşiretlerden beyliklere, beyliklerden krallıklara, imparatorluklara, imparatorluklardan meşruti yönetimlere, ulus devletlere, demokrasilere giden uzun bir sürecin sonunda ortaya çıkan çağdaş bir yapılanmadır.
Aşiret sınıfsal açıdan, feodal yapının, toprak ağalığının, toprağa bağımlı köleliğin örgütlenmesidir.
Demokratik devlet, sermaye ve işçi sınıflarının gelişmesi sonunda ortaya çıkan insan haklarına dayalı bir siyasal örgütlenmedir.
***
Türkiye hızla, demokratik bir devletten, çağ gerisi bir aşiret yapısına sürükleniyor:
Aile ilişkileri, kan bağları, kamu fonlarının dağıtımında birincil zenginleşme aracı oluyor
Din, mezhep, tarikat, cemaat ilişkileri, maddi manevi imtiyazlar sağlıyor
Mahkemeler, Mahmurdan ve Kandilden gelenlerin karşılanmasındaki kararlarla, bugün verilen kararlar arasındaki çelişkilerde görüldüğü gibi siyasal iktidarın iradesine göre değişen kararlar verebiliyor
Erzurum Savcısı, Erzincan Savcısını tartışmalı bir biçimde tutuklayabiliyor
Bir Anayasa Mahkemesi raportörü, demokratik devlet düzenini korumakla yükümlü olan Anayasa Mahkemesinin hükümetçe benimsenmeyen kararlarının yok sayılabileceğini belirtebiliyor
Silivride yargılananlar, cezaya dönüşen tutukluluk dönemlerine mahkûm edilebiliyor
Seçilmiş yöneticiler, aşiret reisi gibi davranabiliyor, iktidarlarını tüm çağdaş devlet yapısının altını oyan bir biçimde kullanabiliyor
***
İşte kamuoyuna değişim adı altında sunulan bütün bu geriye gidişe dur diyebilecek tek bir sığınak kaldı:
Yüksek Yargı!
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve bir de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu.
Yargıtayın çeşitli daireleri son aldıkları kararlarla, sadece anayasal hukuk düzenini, demokratik devleti, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini, bağımsız yargıyı değil, aynı zamanda Türkiyenin uluslararası saygınlığını, onurunu da korumaya çalışıyor.
Yüksek yargı kurumları, bu nedenle aşiret reisi gibi davranan politikacıların şimşeklerini üzerine çekiyor!
 
***
Cumhuriyet 20.06.2010
EMRE KONGAR
 
Aşiretleşme Süreci II: Küresel, Ulusal ve Bireysel Faktörler
 

İçerdeki ve dışardaki sevgili okurlarım, insanlar zaman zaman bulundukları yerleri, işgal ettikleri makamları, yaptıkları işleri irdeler
Nereden geldim, nereye gidiyorumsorusu beyinleri işgal eder.
Tabii insanoğlu, doğası gereği, çok çalışmasını gerektiren makamlarda, yoğun iş temposu içinde bu soruları pek aklına getirmez
Bu sorular, genellikle, tatilde, hastalıkta, emeklilikte veya çok istisnai hallerde hapiste akla gelir.
Bir gün önce makamında yoğun bir çalışma temposunu sürdüren rektörler, profesörler, gazeteciler, politikacılar, yazarlar, asker ve sivil memurlar, ertesi gün kendilerini bir hücrede buldukları zaman, ister istemez Neler oluyor, ben niye buradayım diye sorar.
***
Sevgili okurlarım, bir devletin yaşadığı aşiretleşme sürecinin genel boyutları şöyle özetlenebilir:
Aşiretleşme sürecinin küresel boyutu:
Dünyanın endüstrileşme, kentleşme ve ulus devletleşme süreci Birinci ve İkinci Dünya savaşlarından sonra güçlendi.
Soğuk Savaş döneminde, Batı ile Sovyetler Birliği arasındaki rekabet ulus devlet yapıları bağlamına taşındı ve anti-komünizmin ulus devletler bağlamında desteklenmesiyle ulus devlet yapıları güçlendi.
Soğuk Savaş sonrası küresel dönemde dünya imparatorluğuna soyunan ABDnin etkisiyle, Huntington gibi yazarlar aracılığıyla, ulus devlet yapıları reddedildi:
Ulus devlet kavramı, aşiret değerleri olan mikro milliyetçilik ve mikro dincilik üzerinden zayıflatılmaya, bölünen toplumlar, markalar egemenliğindeki kapitalist piyasa mekanizması ile bütünleştirilmeye başlandı.
Ülkelerin ulusal değerleri, ulusal birlik ve bütünlüğü, ulusal kahramanları, ulusal çizgideki düşünürleri, yazarları bu bağlamda gerici, statükocu, darbeciilan edildi.
Bunların yerine aşiret değerleri, mezhep ve tarikat bağlılıkları, etnik, milli ve yerel kültür farklılıkları kondu.
Temel hak ve özgürlüklerin, demokrasinin evrensel ilkeleri göz ardı edildi; her şey ayrımcılığa indirgendi!
Aşiretleşme sürecinin ulusal boyutu nasıl işler:
Bir ulus devleti oluşturan, onu geliştiren, ileriye taşıyan demokratik kurumlar yıpratılmaya başlar
Temel hak ve özgürlükler, aşiretçilik adına ayaklar altına alınır
Eğitim ele geçirilir
Ulusal eğitim çizgisindeki kurumların işlevleri aşiretleşme yönündeki değerlere kaydırılır
Buna direnen kamu görevlileri ve gönüllü kuruluş yöneticileri tasfiye edilir.
Medya, doğrudan sermaye hareketleri veya sansür ya da cezalarla denetim altına alınır
Ulusal değerler yerine, tarikat, cemaat, ırk, etnik köken, siyasal aidiyet değerleri öne çıkarılır.
Din ve ırk, ayrılıkçı aşiretleşme süreci için en işlevsel kullanılan araçlar haline gelir
Tabii güvenlik güçleri ihmal edilemez:
İktidarın doğrudan emrinde olan polis derhal denetime alınır
Ordu, komutanların suçlanmaları ve yargılanmaları ile zayıflatılır, ulusal değerlere vurgu yapması engellenir.
Son hedef yargıdır
Devletin temeli olan yargı, darmadağın edilir ve aşiret reisi gibi davranan politikacıların emrine verilir.
Aşiretleşme sürecinin bireysel boyutu:
Yukardaki süreçlere destek verenler ödüllendirilir
Engel oluşturduğu düşünülen mevki ve makam sahipleri görevlerinden alınır
Çok etkin ve başarılı olanlar, suçlularla birlikte içeri atılır
***
Peki bu süreç engellenemez mi?
O da salı gününe
Hayırlı pazarlar!

 
***
Cumhuriyet 22.06.2010
EMRE KONGAR
Aşiretleşme Süreci III:
 
Nasıl Önlenir?
(Şehit Cenazeleri Gelirken)
Sevgili okurlarım, bu sütunda ne zaman bir genel konuyu ele alsam, mutlaka onun somut bir yansıması da gündeme düşüyor:
Tabii bu üst üste çakışmada, ülkenin gündemine doğru teşhis koyabilmek kadar, zaten somut bireysel olaylardan hareket ederek genel çözümlemeler yapma çabamın da rolü var.
Tam Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aşiretleşmesürecine işaret ederken, Güneydoğudan gelen şehit cenazeleri ülkeyi bir kez daha yasa boğdu.
***
Devlet, vatandaşlık bağı üzerine kuruludur.
Vatandaşlarının din, mezhep gibi inanç veya, aşiret, milliyet, etnik köken gibi ırk farklarını dikkate almaz.
Aşiret ise, kan, ırk ve inanç bağına dayalıdır.
Üyelerinin hepsi aynı kandan, aynı aileden, aynı etnik kökenden, aynı inançtan gelir.
Bir devletin anakronik (tarih içinde yerini şaşırmış olan, tersine işleyen) aşiretleşme süreci, din, mezhep, ırk aidiyetlerinin, vatandaşlık aidiyetinin önüne geçmesiyle hız kazanır.
Böylece devlet, aşiretleşir, bölünür, parçalanır.
Aşiretlerden devlete geçiş süreci ise, çok uzun süren tarihsel oluşumlar sonunda, temel insan haklarına dayalı demokratik örgütlenmenin gerçekleştirilmesi ve bu örgütlenme içinde herkes için eşitliği öngören bir vatandaşlık bilincinin gelişmesiyle olanaklı olur.
Dolayısıyla, tersine işleyen bir tarihsel süreç olan devletin aşiretleşmesinin durdurulması, her şeyden önce vatandaşlık bilincinin her türlü aidiyetin önüne geçebilecek düzeyde güçlendirilmesine bağlıdır.
Tabii vatandaşlık bilincinin güçlendirilmesi asla, din, mezhep, etnik köken aidiyetlerinin reddedilmesi anlamına gelmez.
Tam tersine, güçlü bir vatandaşlık bilinci, farklı dini ve etnik kökenleri bütünüyle tanıyan, aralarında ayrım yapmayan, ama hepsine vatandaşlıktan kaynaklanan refah ve güvenlik sağlayan demokratik bir devlet yapısıyla gerçekleştirilebilir.
Bu nasıl olacak?
Devletin vatandaşlarına refah sağlaması:
Aşiret ilişkilerinin sağlayamayacağı düzeyde yüksek bir refah
Sırf vatandaş olmaktan kaynaklanan üstün refah standartları
Bütün vatandaşları kapsayan tam bir sağlık hizmeti
Herkes için tam ve eşit fırsatlı bir eğitim hizmeti
Bütün nüfusu kapsayan tam bir sosyal güvenlik
Çalışmak isteyen herkese eşit fırsat...
Sonuç olarak, devletin bütün vatandaşlarına üstün yaşam standartları ve olanakları sunması!
Devletin tam bir adalet ve güvenlik sağlaması:
Hiçbir aşiretin sağlayamayacağı düzeyde bir adalet...
Hiçbir aşiretin sağlayamayacağı düzeyde bir güvenlik...
Bütün vatandaşlara eşit ve adil yargılanma hakkı
Bütün vatandaşların, inanç ve etnik köken farkı olmaksızın can ve mal güvenliğinin güvencede olması!
Ancak vatandaşlarına sahip çıkan, onların temel gereksinmelerini karşılayan bir devlet, çağdaş ve demokratik bir devlet olabilir.
Vatandaşlarını serbest piyasanın merhametsiz koşullarına terk eden, bireyleri temel gereksinmelerini karşılamak için tarikatlara, cemaatlere, etnik ve dini aidiyetlere mahkûm eden bir devlet, aşiretleşmekten kurtulamaz!
***
Bir devletin aşiretleşme sürecinin önlenmesinde temel fonksiyonlar olan refah, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim, istihdam, güvenlik ve adalet hizmetlerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti sekiz yıldır ileri mi gitti, geri mi?
Yanıtınızı seçim sandığında vermeniz dileğiyle!
ekongar@cumhuriyet.com.tr
www.kongar.org
 

Naci Kaptan 
 


Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.



--
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA

Blog Arşivi