Duruş
EFENDİLER, duyuyorum ki siperde nasıl durulacağını tartışıyormuşsunuz. Size Çanakkale Savaşları sırasında yayımlanan “Donanma” dergisinden bir fotoğrafımı yolluyorum. Fotoğrafın altında şöyle yazıyor.
“Düşmanın Çanakkale’ye vuku bulan ilk kara taarruzunu durduran kumandanlarımızdan Miralay Mustafa Kemal Bey ve muavini erkanından Mehmet Arif Bey. Bu resim mamuleyhin harbi takip ettiği sırada alınmıştır.”
Efendiler, dikkat ederseniz ben bu fotoğrafı subay üniforması ile değil rütbesiz er kıyafetiyle çektirdim. Çünkü karşı siperdeki İngiliz keskin nişancıları rütbeli gördüklerine ateş açıyordu. Bu durumda iki seçeneğim vardı. Ya siperde büzülüp çömelecektim veya er kıyafetiyle ayakta duracaktım. Rütbesiz er de olsan ayakta durmanın tabii ki riski vardı. Ama düşman karşısında korkup çömelmektense askere moral vermek için ölümü göze almak gerekirdi.
Bu nedenle Tevfik Fikret’in dediği gibi “kıran da olsa kır düş, eğilme fakat sakın” düşüncesi içinde hareket ettim ve eğilmedim, çömelmedim!
Efendiler, siperde nasıl durulacağına sonuçta kumandan karar verir ve duruş şekli kumandanın karakterini ele verir. Lakin sizin tartıştığınız pozisyon için önce şu sorulara cevap bulmanız gerekir: Sizi böylesine korkutup çömelten düşman hangi devletin ordusudur? Bu siperin bulunduğu cephe Türk ordusunun girdiği hangi düşman toprağında açılmıştır?
Parlak düşünceler ülkesinde!
SÜREKLİ parlak düşünce üreten bir ülkenin geri kalmışlıktan neden kurtulamadığını sorguluyor Ceyhun Balcı
“Pisuvarları kaldırtan bir valinin gerekçe olarak ‘ayakta işemenin sağlığa zararları’na sığınması, işsizlik sorununun çözümü için bir başbakanın ‘her ticaret odası üyesi yanına yeni bir çalışan alsa sorun kalmaz’ demesi, bir belediye başkanının erkekler ikinci eşlerini Güneydoğulu kadınlarımızdan seçerlerse ülkede bölücülük ve terör sorununun bıçakla kesilir gibi sona ereceğini iddia etmesi akla gelen parlak düşüncelerden sadece birkaçıdır.
Olur, olmaz her ortamda akla geldiğince uluorta ‘çağdaş uygarlık’ düzeyini yakalamak gibi soyut söylemlere sığınanların bu dahiyane fikirler karşısında ne gibi bir tepki verdiklerini somut olarak bilemiyoruz!
Benzeri birçok olayda olduğu bu kez de ‘meczup’ yaftalaması işe yarayacak mıdır bilinmez ama ‘biz onu örgütümüzden ve aramızdan uzaklaştırdık’ yollu bir açıklama beyaz sayfa açılmasına yetip de artacaktır deneyimlerimize göre. Bunca parlak düşüncenin ve elbette bu parlak düşünceleri üreten beyinlerin kol gezdiği bir ortamda biz neden hala gerilerdeyiz diye sormak gelmez mi içinizden?”
Hayır
Ulvi Oğuz: “12 Eylül’de 12 Eylül ürünü yeni yetmelere hayır!”
Özetle
Avni Kurtuldu: “CHP’nin itirazı üzerine Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı: Hoca Ali oldu Ali Hoca!”
Kanaat
İsmail Ulutugay: “Haşim Kılıç, yaklaşan seçimlerde Recep’in partisinden vekil olmayı esastan hak etmiştir kanaatimce!”
Özel
Sema Akdemir Öçal: “Eğitim politikasızlığının sonu: SBS’de ilk dokuz, özel okullardan. Haydi, çocuklar ‘özel’ okula!”
Tam yüz nakli yapılmış.
Siyasetçilerin
gözü aydın!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
--
Gülüşünde ilkbahar bakışında letafet
Seni bende görerek bana seni tarif et
http://groups.google.com.tr/group/letafet
http://groups.yahoo.com/group/Letafet1
Birol Akkerman
--
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için cadilarmekani@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/cadilarmekani?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin.