Dövüş sanatları arasında bir yolculuk...
ÇİNDE 1500, JAPONYA DA 850 DÖVÜŞ STİLİ VAR.
"Karate'den "kung-fu"ya, "savate"den "Tayland boksu” na sayısız dövüş stilinden söz ediliyor... Bugün çoğu uluslararası düzeyde yarışmalara konu olan bu dövüş sanatlarının kökeni, eski bir Zen tarikatına dayanıyor...
En eski Okul...
Çin'deki Shaolin-si Tapınağı'nda yüzlerce "kung-fu" öğrencisi sabahın erken saatlerinde hocalarının denetiminde egzersiz yapıyorlar.
Törensel hareketlerden sonra antrenman başlıyor
Teorik olarak, dövüş sanatları, "özel vuruşlar ve hareketler ile saldırganı etkisiz kılmaya yönelik, doğu kökenli kişisel savunma sanatı" şeklinde tanımlanıyor. Dövüş sanatlarına ilişkin sözlüklerde de aşağı yukarı buna yakın ifadeler var, ama aslında olay bu kadar basit değil... Çünkü bu sporların yapıldığı salonlara girildiğinde, gösteriler, bir idmandan çok dini bir tören yapıldığı izlenimi veriyor. Sporcular eğilerek birbirlerini saygıyla selamlamadan mindere ayaklarını basmıyorlar. Sonra, diz çökerek sanki dua edercesine konsantrasyona giriyorlar ve enerjilerim yoğunlaştırıyorlar. Başlarını mindere doğru eğip, ellerini birbirlerine vuruyorlar ve bütün bu törensel hareketlerden sonra antrenman başlıyor,
Dikkat et! çekirge...
Bir usta, bacakların ve omuzların konumuyla vücudun duruşunu sürekli denetliyor ve kimi zaman da az ama öz cümlelerle öğrencilerin yaptığı yanlışları düzeltiyor, Öğrenciler, bu ikazlara başlarını öne eğerek teşekkür ediyor, bir dans yaparcasına, kimono gibi bir giysi ve kılıcı simgeleyen bir sopayla aynı hareketleri tekrarlayıp duruyorlar.
Savaş tekniği ve felsefesi...
Dövüş sanatları, bu iki kavramı da içeriyor. Ama özel olarak bir genelleme yapmak gerekirse, dövüş sanattan iki ayrı sınıfa ayrılıyor. "Göğüs göğüse kavga" ve "rakibi yaklaştırmadan özel vuruşlarla yapılan kavga"... Göğüs göğüse kavganın, daha çok insanların soğuktan korunmak için kalın giyindikleri ve doğal olarak bu giysilerin içinde hareket serbestilerinin kısıtlandığı soğuk iklimli Uzakdoğu ülkelerinde geliştiği biliniyor. Diğeri ise, hafif giysilerin giyildiği sıcak iklime sahip ülkelerde yaygın...
Dövüş sanatları ve teknikleri ise, efsaneye göre tek bir kökene dayanıyor
Dövüş sanatlarının en tanınmıştan Uzakdoğu kökenli olsa da, bu sanatın tekelini sadece onlar ellerinde tutmuyorlar. Avrupa'dan Afrika'ya yüzyıllar boyunca her ülke kendi dövüş tekniğini geliştirmiş. Uzakdoğu'daki tüm dövüş sanatları ve teknikleri ise, efsaneye göre tek bir kökene dayanıyor: M.S. 6. ve 7. yüzyılda yaşayan ve Hindistan'dan gemiyle Çin'in Yunnan eyaletine gelerek Shaolin-si (Genç Orman) Tapınağı'nda Zen tarikatını kuran Bodhidharma isimli bir Hint rahibine...
Bodhidharma öğretileri, Çin'den tüm doğuya yayıldı
Zaman zaman bölgede baskınlar veren haydutlardan korunmak için tapınak rahiplerinin kullandıkları ve aynı zamanda onlara dua anında gerekli olan konsantrasyon ve gücü sağlayan bu öğreti, giderek silahsız dövüş sanatının kökenini oluşturmuş... Bodhidharma öğretileri, Çin'den tüm doğuya, özellikle de Japonya'da en yüksek sosyal sınıflara ve savaşçı kast üyeleri arasına yayılmış...
Çin'de 1500, Japonya'da ise 850 farklı dövüş sanatı ve stili var
Güneydoğu Asya ülkelerinin (Endonezya, Malezya ve Hindistan gibi) bu öğretiye katkıları inkar edilmese de dövüş sanatlarının büyük ölçüde Çin ve Japonya'da geliştiği bir gerçek... Bölgeye yayıldıkça birbirinden farklılaşan bir sürü dövüş stili zincirinin ilk halkaları da bu iki ülkede gerçekleşmiş. Bugün sadece Çin'de 1500, Japonya'da ise 850 farklı dövüş sanatının ve stilinin bulunması, bu iki ülkenin öncülüğünü en somut biçimde gösteriyor.
İki büyük dini aile: Shaolin-si ve Tao
Tüm bu stiller bağlı oldukları dini öğretiye göre de ayrılıklar gösteriyor. Çin'de dövüş sanatı disiplinleri iki büyük dini aileye bölünmüş durumda: İlk grup olan Shaolin-si Tapmağı geleneği ve Budist öğretide, hayvan hareketleri taklit edilerek - "kung fu" örneğinde olduğu gibi - bedensel güçten ruhani bir güce ulaşılmaya çalışılıyor. İkinci öğretide ise. Taoculuğun da etkisiyle, insanın iç enerjisinin yüksek bir bedensel güce ve yaşama gücüne dönüştürülmesi amaçlanıyor.
Dövüş sanatıyla uğraşanlar kendi öğretilerini mükemmelleştiriyorlar
Dünyaca ünlü Uzakdoğu sporları uzmanı İtalyan karateci ve araştırmacı Claudio Regoli, "Bir hoca kendince etkili olduğuna inandığı bir seri hareketi keşfediyor ve okulunda bunları öğretmeye başlıyor..." diyor ve ekliyor: " Eğer bu stil. sadece o hocanın çok özel bedensel yeteneklerine dayandırılmamışsa, tutuluyor ve yayılıyor..."
Üç aşamalı bir eğitim: “Shu”, "ha", "ri"
Bir manzarayı her ressamın farklı çizmesi gibi, dövüş sanatıyla uğraşan kişi ya da hocalar da kendi öğretilerini kendileri mükemmelleştiriyorlar. Nitekim bu tür okullarda, öğrenciler üç aşamalı bir eğitim sürecinden geçiriliyorlar. İlk aşama olan "shu" öğretmeni tamamen kopya etmeye ve tekrarlamaya dayanıyor. İkinci aşama "ha"da ise. öğrenci hocasından taklit ederek öğrendiği hareketleri kendi ihtiyaçlarına göre şekillendiriyor. Son aşama olan "ri"yle de öğretilen teknik unutuluyor ve geçmiş deneyimler ile yaşamın her anında öğrenilen günlük kazanımlar bir potada birleştiriliyor. Böylece, örneğin dünyada en çok rağbet gören dövüş sanatı "karate". Japon adası Okinawa'da. Çin kökenli "kung-fu"dan esinlenerek ortaya çıkabiliyor ve daha sonra da "taekwon-do"nun da aralarında bulunduğu Kore stillerini etkileyebiliyor.
"ki-ai" (yaşamı bağışlayan çığlık)
Dövüş sanatı ile yakından uğraşanlar, yani onu bir yaşam biçimi haline getirenler, felsefi tartışmalardan pek hoşlanmıyorlar. Çünkü dövüş sanatları, özellikle de Japon kökenli olanlar, bireye tüm vücuduyla "düşünme”yi öğretiyor. Bu yüzden, tüm bu disiplinler "ai" denen ortak bir ilkeye, yani aşk ve maun ikilisine dayandırılıyor. Bu tüm evreni kaplayan yaşamsal gücü temsil ediyor ve "ki-ai" (yaşamı bağışlayan çığlık) ile bütünleşmenin yolu buradan geçiyor.
Avrupada unutulan dövüş sanatları
Fransız boksu: “Savate”
Dövüş sanatlarında yüzyıllar boyunca varlığım devam ettirebilenler çoğunlukla Uzakdoğu kökenliler olmuş... Avrupa kökenli dövüş teknikleri bazı istisnalar dışında tarihten gelen şövalyelik ruhu sayesinde aralarında çok az farklılık bulunan doğu sporlarına üstünlük sağlayabilecekken, varlıklarını bugüne taşıyamamışlar. Bu istisnalarından biri, "Fransız boksu" ya da diğer adıyla "savate"... Napolyon döneminde gelişen bu spor, klasik boks teknikleriyle tekme atmayı birleştiriyor. Savate, birçok yönden daha sert özellikler taşıyan "Tayland boksu"na ya da 70'li yıllarda doğup gelişen "kick bo-xing"e benziyor.
İtalya : Sopa ve Bıçakla dövüş
Dövüş sanatları geleneğini Avrupa'da yaşatmaya çalışan bir başka ülke ise İtalya... Güney İtalya'nın bazı kasabalarında sopa ve bıçak ile dövüşü öğreten birçok okul bu geleneği hâlâ sürdürüyor. Üstelik bu okullarda öğretmenlik genellikle babadan oğula geçiyor. Bu durum Güney İtalya toplumunun gizli örgüt yapısıyla ve iç kurallarıyla da yakından ilgili... İtalya'daki bu dövüş öyküsü, Çin yeraltı örgütü "Tong"u ve bu örgüt içinde filizlenen "kung-fu" sporunu anımsatıyor.
Sanki bir Voodoo dansı...
Brezilya'da bir "capoeira" kursu... Bu dövüş sanatı Voodoo ayinlerinden etkilendiği için, kavgadan çok bir dansı anımsatıyor.
Orta ve Güney Amerika da kölelerin dövüşü "Capoiera"
Bir başka mücadele tekniği olan "capoiera" ise, her dövüş sanatının, geliştiği ülkenin kültürel özelliklerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu kanıtlıyor. Capoiera, Orta ve Güney Amerika'da büyük tarlalarda çalıştırılan zenci köleler arasında doğan bir dövüş sporu... Kölelerin geliştirdiği bu teknikte eller bağlı olduğu için. dövüşte ağırlık tekme darbelerine verilmiş. Bu sporu yapan bazı dövüşçüler ise daha etkili olmak için ayak parmaklarının arasına ustura yerleştirerek rakiplerinin vücudunda derin yaralar açarlarmış.
Voodoo törenlerinin büyük etkisi, capoiera ile diğer dövüş sanatları arasındaki temel ayrılığı oluşturuyor. Bu öğretide dövüşçü, mistik bir arınma ile dış dünyadan kendini soyutlamaya çalışıyor ve bu yanıyla algılama gücünü en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen diğer klasik dövüş sanatlarına ters düşüyor.
Her ordu seçtiği dövüş sitilini geliştiriyor
Bugün, dövüş sanatları giderek daha etkili hale getiriliyor ve birçok ülkenin silahlı kuvvetlerinin özel timlerinin eğitiminde bunlardan yararlanılıyor. Amerikan Deniz Piyadeleri'nin taarruz timlerine Filipin kökenli eskrim sanatı "kali" öğretiliyor. Askerler, bu teknikler sayesinde herhangi bir eşyayı savunma aracı ya da saldın silahı olarak kullanma yeteneğini kazanıyorlar. Kimi zaman da, askeri eğitim kamplarında klasik dövüş sanatlarına yeni teknikler geliştiriliyor. Örneğin "krav mağa", çeşitli Uzakdoğu dövüş sanatlarından harmanlanarak İsrail antiterör timleri tarafından bir dövüş tekniği olarak geliştirildi. Bazı uzmanlara göre, 2000'li yılların dövüş sanatının "krav mağa" olacağı ileri sürülüyor.
Özel timlerin iş bitirici hamleleri
Filipin "kali"si... Bazılarına göre bu Uzakdoğu dövüşü "jiu-jit-su"nun yakın akrabası... Filipin "kali"si son günlerde en yaygın olan dövüş sanatı... Hamlelerini Amerikan Delta Force timi üyelerinden, eski SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) antiterör ajanlarına kadar, neredeyse tüm özel birimlerin yarısı kullanıyor. Dövüş sanatının bu etkili ve tehlikeli sporunu yapıyor olmak, bir "bodyguard" için iyi bir bonservis taşıyor olmakla eşanlamlı... 35 ülkede bodyguard yetiştiren "Dünya Bodyguardlar Birliği”ne göre kali, "birer yaşam stili olan klasik tekniklere göre, hayatta kalmaya yönelik, pratik yanı çok daha ağır basan bir teknik"...
Bodyguardlara öğretilen jiu-jitsu sporunda ise bir tek hedefe yöneliniyor. Bu hedef insanın başı... İnsan bedeninin direksiyonu olan "baş", tek hedef olarak kabul ediliyor; çünkü onun alacağı darbeler tüm vücudu etkiliyor. Başa darbe indirip rakibi etkisiz kılmak için vücudun her noktası bir silah gibi kullanılıyor. Ama özellikle en anlamsız bir eşyanın bile bir saldırı silahına dönüştürülmesi öğretiliyor; rakibin yüzüne fırlatılan bir paket sigara bile, kişiye çok değerli bir-iki saniye kazandırabiliyor.
Dövüş sanatları arasında bir yolculuk...
KARETE
"Çıplak el sanatı" diye de adlandırılan bu dövüş sanatı, Okinawa Adasında, önce Çin'in, daha sonra da Japonya'nın işgaliyle ortaya çıkmıştı. Silah bulundurması yasaklanan yöre halkının, muhtemelen Budist rahiplerden öğrendiği bu teknik, kısa süre içinde kitleler içinde yaygınlaştı. Karateci, göğüs hizasında tuttuğu yumrukları ve rakibiyle arasına koyduğu güvenlik mesafesiyle saldırılara hazırlıklı olduğu gibi; estetik yanı çok güçlü olmayan, ama yumruk ve tekmeleriyle oldukça etkili olan saldırılar yapabiliyor. I. Dünya Savaşı'nın sonunda daha az şiddet içeren bir biçim kazanan karate, bugün, darbeler rakip vücuda temas etmeden kontrol edilebiliyor.
Karete sporu yapanların rakip darbeleri kolaylıkla savuşturmak için esnek ve kaygan bir vücut yapısına sahip olmaları gerekiyor.
SAMBO
Moğol kökenlerine dayanan eski bir Rus dövüş stili... Sambo, göğüs göğüse mücadeleyi öngörüyor ve rakibi kolundan tutarak yer indirip, hareketsiz hale getirmeyi hedefliyor. 60lı yıllarda Dünya Judo Federasyonu, judo sporunun bazı kurallarını değiştirmek zorunda kalmıştı. Çünkü, sambo alışkanlığı olan Rus sporcular yer mücadelesindeki tekniklerde diğer judocuları çok büyük bir rahatlıkla yeniyorlardı.
JİU-JİTSU
"Uysallık saati" anlamına gelen bu dövüş sanatı, 11. yüzyılın sonlarına doğru Japonya'da doğdu. Amacı, fazla enerji tüketmeden herhangi bir şekilde rakibi yenmekti... Bu yüzden jiu-jitsu alanında birçok ölümcül hamle içeren teknik geliştirildi ve bu spor, haklı olarak dövüş sanatının en vahşilerinden biri olmak gibi kötü bir üne kavuştu. Günümüzde bu spor artık yarışma amaçlı yapılmıyor.
AİKİDO
Aikido, son yıllarda özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde popüler olan bir dövüş sanatı... Özellikle eski bir CİA ajanı ve aikido şampiyonu olan sinema oyuncusu Steven Seagal'in filmleriyle beğeni kazanan bu sporun düzenli yarışması da yapılıyor. Saldırıdan çok savunmaya yönelik beden hareketleri içeren bu yöntemde, gelen saldırıları savuşturmak için, gözlem ve refleksin yanı sıra sporcunun bilek hareketlerini çok geliştirmiş olması ve sporcunun bu organlarını çok iyi kullanması gerekiyor.
TAYLAND BOKSU
Tayland boksu, dövüş sanatlarının en şiddet içerenlerinden biri... Sadece yumruk ve tekmelere değil, aynı zamanda kafa, diz ve dirseğin de kullanımına izin veriyor. Bacakta diz ve bileği arasındaki kavalkemiği ile rakibin baldırlarına doğru yapılan vuruş, Tayland boksunun en teknik ve en klasik vuruşlarından biri olarak kabul ediliyor. Başını elleri arasına alarak savunmaya çekilen rakip için bu hamleden kaçış bulunmuyor. Tayland boksu karşılaşmaları, genellikle diz darbeleriyle sona eriyor.
TEKWAN-DO
Kore kökenli olan ve son yıllarda ABD'de kendine büyük bir kitle bulan bu spor, diğer dövüş sanatlarının aksine rakibe vurulan darbelere herhangi bir sınırlama getirmiyor. Taekwon-do'yu, kendisine oldukça benzeyen karateden ayıran en önemli özellik, bu sporda ayağın oldukça yukarılara kaldırılmasına izin verilmesi..
KICK BOXING
ABD'nde karate ve taekwon-do uzmanlarının, göze daha hoş gelen bir karşılaşma biçimi yaratabilmek için, bu iki sporun kontrollü darbelerini azaltarak geliştirdikleri bir dövüş sanatı... Daha sonra, zaman içinde bu spordan, karate sporunun yerleşmiş bazı hamleleri ayıklanarak yumruk atana olayına kolaylıklar getirildi.
KALERİPAYAT
Dünyanın en eski dövüş sanatlarından biri ve belki de Budist rahip Bodhidharma'nın Hindistan'dan Çin'e götürdüğü tekniğin ilk şekli... Karateye oldukça yakın silahsız bir dövüşü öngördüğü gibi, aynı zamanda topuz, iki uçlu bıçak ve bir kalkanla da mücadeleye izin veriyor. Vücudun solunum sistemine etki eden 108 ayrı noktasına yapılan saldırılarla rakip etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor.
SAVATE
Avrupa'da varlığını sürdüren az sayıdaki dövüş sanatından biri... Napolyon döneminde ortaya çıkan bu dövüş sanatının bir diğer adı da "Fransız boksu"... Bu sporu yapanlar, yumruklarını ve tekmelerini aynı beceriyle kullanabiliyorlardı ve Fransız ordusunun en korkulan savaşçıları arasında sayılıyorlardı. Savate, bugün oldukça değişmiş bulunuyor. Tayland boksunun ve geleneksel boksun bazı kurallarıyla özgünlüğünü yitirmiş durumda...
JUDO
1882 yılında Jigoro Kano tarafından, jiu-jitsu dövüşünden hareketle, şiddet içermeyen bir savunma tekniği olarak geliştirildi. Judo, jiu-jitsu'dan tehlikeli hamleleri ayıklayarak, bir saldırı durumunda öncelikle korunmayı, sonra da saldırganı vazgeçirmek hedefini güdüyor ve göğüs göğüse mücadeleyi en az zarar vererek bitirmeyi amaçlıyor. Judo sporu yapacak olan kişilerin ise esnek değil güçlü bir vücut yapısına sahip olmaları öneriliyor.
KUNG-FU
Çin'in en popüler dövüş sanatı... Kung-fu sporu, kendine has özel bir stil yaratan Bruce Lee'nin filmleri ve ünlü "Kung-fu" (Çekirge) dizisiyle batıda da doğu da olduğu kadar tanındı. Kung-fu karate ile büyük benzerlikler gösteriyor. Ancak, hayvan hareketlerinden esinlenerek yaratılan yeni hamlelerle ve Çin'in terapi amaçlı jimnastik tekniğini işin içine kattığı için karateden ayrılıyor.
KALİ
Filipin kökenli ve daha çok Amerika'da tanınan ve Amerikan Deniz Piyade timlerinin kullandığı bir teknik... Filipinlerde bu tekniğe "eskrim" adı da veriliyor. Kali, tam anlamıyla bir saldırı tekniği olarak geliştiği için diğer dövüş sanatlarından temel ilkelerde ayrılıyor. Cop gibi kullanılan 1 metre uzunluğundaki bir sopanın yanı sıra, küçük iki aynı sopa ve değişik tipte kesici aletler kullanılıyor.
--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
. C* MUSTAFA KEMAL ATATÜRK C*
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA
. B E K L E R İ Z ;-)