28 Nisan 2010 Çarşamba

[cadilarmekani], EY YAR SUSUSUM SOZUMU ESIRGEMEKTEN DEGIL


Ey yârEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. susuşum sözümü esirgemekten değil.
Sana değen sözleri çoktan yitirdim; dudağım avareEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. dilim perişan.
Aklım ermiyor kiEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. sustuğumu bileyim.
Kalbim ayılmıyor ki sana hitap edeyim.
Kelimelerin sıcağı kaçmışEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. hece hece küllenmişler; sükût lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi.
Seni taşa benzettiler.
Öyle dilsizEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. öyle hayatsızEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. öyle duygusuz diye. Değirmende konuşan taş değil midir peki?
Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi? Sen değil misin kabrimi bekleyen sadık yâr?

Dillerin sustuğu yerde sen değil miydin ısrarla adını söyleyen unutulanların?
Sen değil misin nice dertlinin derdini hiç itirazsız dinleyen?
Sahiden taş mı kesildin? OysaEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. sen sözlere efsûn bağışlayan dudaksın.
Nefesi boşluğun hapsinden kurtarırsın. (Belki de her ses bir mahpusun kırılmış zincirlerinin şakırtısıdır.)
Sana değdiği yerde dirilir sessizlik.
Sana vuruldukça hece hece kanatlanır suskunluk; şiirlerin ufkuna yükselir sözEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. öykülerin kuytularında giyinir.

SenEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. dağı delen Ferhatsın; söz ki dağı kar gibi eritir de Şirin yâri sımsıcak kucaklar.
Sen Aslıya Keremsin; ses ki çatlak dudaklardan sızan kevserdir.
Sen Keremin Aslısın; söz ki tek bir hecesi bizi varlığın koynuna saklar;
Ol!sözü hatırına yokluk varlığa yüz bulur.
Taşın sözü yok mudur ey yâr? Taş dediğin konuşur. Zamanın dudağıdır.
Çatlaklarından acılar sızar; kuytularında çocuk gülüşleri gibi neşeler saklar.
Taş dediğin susar. Zamanın dilidir; bir bakışında nice gürültüyü susturur; anlamsız telaşları dağıtırEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil.hoyrat koşturmaları durdurur.

Kadîm zamanlar içinden sızıp gelen bir kan gibidir taş; nabzımızı doldurur.
Taş zamanla eskimez mi? Sen zamansınEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. ey yârEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. gelir ve gidersin.
Saatlerin kadranında uslu uslu gezinirsin amma saçlarımı değil sadece kemiklerimi dağıtırsın.
Usulca sokulursun odama; tik-takEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. sadece tik-takEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. eşyalarımı değil sadece beni de benden çalarsın;
elbisemi değil sadece tenimi de soyarsın. sevdiğimle arama ayrılıklar koyansın.
Sen çoğaldıkça ben azaldım; seni tükettim derken ben tükendim. Sen zamansınEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. ey yârEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. pek kıskançsın.
Taş kesilmişsin ki sana vefasız dediler. Tanımazmışsın beni. Adımı bile anmazmışsın. Güzellikten hiç anlamazmışsın.

Mehtabı kucaklayan sen değil misin her defasında?
Günün ilk ışıkları sana koşmadı mı her sabah?
Nice surlarda masum bebekleri bekleyen sendin.
Nice sütunlarda fısıltılı dualara fısıltını ekleyen sensin.
prülerde kemerlerde yâri yâre kavuşturan senin metanetin değil mi?
Çeşmelerden serin sulara yol veren senin serinliğin değil mi?
Dereler boyu suların elinden tutup şarkı sözlerilar söyleyen sen değil misin?

Aslında kendi taşını dikiyor değil mi insan?
Her gün bir önceki günde bırakırız bedenimizi.
Her yeni günün sabahında eskimiş bedenlerini yüklenir gibi insan.
Sanki yakamızda çocukluk fotoğrafımızı taşır gibi yürürüz yeni zamanlara.
Kendi cenazesini kaldırır gibidir insan. Baktığımız her yüzün ardında eskimiş yüzler saklıdır.
Şimdiki bedenimiz daha öncekilerin başını bekleyen konuşkan bir taştır.
Ölmüş yanlarımızı hatırlatır. Bir taş gibi ağırlaşır gözlerimizin karası.
Var-yok arası bir titreyişe dönüşür nefesimiz. İki nefes ortasında dikilir taşımız.
Taştan taşa koşar bakışımız. Hatıralarda saklıEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. solgun fotoğraflara nakışlı yüzler üzerine uzanır gölgesi.


Sen değilsin; taş benim ey yâr.
Kendimi taşımaya mecâlim yok.
Kendime söyleyecek sözüm yok.
Kabrimden kalbine taşınıyorum ey yâr.
Suskunluğum taş olmaklığımdan.
Sözsüzlüğüm sözümü taşa devrettiğim için.
Bağrımda ağır ve soğuk bir suskunluk... /
Taşıdığım sensin ey yâr. /
Söze sığdıramadığım. /
Ve hiç susturamadığım. /
Ne oldu kalbime? /
KatılaştıEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. katılaştı. /
Taştan da katılaştı. /
AğlarsaEy yâr susuşum sözümü esirgemekten değil. taşlar ağlar. /
Ben ağlayamadım; sen ağla... /
Taş değil misin ey yâr
--
DUYMADAN SESLENMEYİ BİLİYORSA YÜREK,GÖRMEDEN SEVMESİNİ DE BİLİR
İCİNDEN SEVGİ GECEN YOLDA; SEVGİ ISIGI YOLUNUZU AYDINLATSIN
BU GÜNÜNÜZ DÜNDEN İYİ OLMASI TEMENNİSİYLE

--
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için cadilarmekani@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/cadilarmekani?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin.

Blog Arşivi