9 Ocak 2011 Pazar

m~a~k~a~r~n~a Türkiye'de Girişimcilik...


 GİRİŞİMCİLİK 

Yıl 1943. Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa

Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel

sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün

olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese

anlatır: “Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden

olmaz. Amirlerine durumu bildirir.

– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu

– Alıyorum.

– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak?

Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.

23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur.

Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der

 ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri

kabullenir.

O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir

güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey

yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan

da“ zihniyeti aynen var.

O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk

resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla

ikna eder ve bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa,

kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İade

Sandığı” yazar.

Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.

Kütüphaneye de bir yazı asar: “Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.”

Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban

çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel

Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha

gerçek, Mustafa Amca da.

“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün

gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da

okuyacak” der.

Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler

eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli

Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar

heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü

etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup

iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak

etmektedir.

Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye

kadınlar hiç gelmiyor. Zenith ve Singer’e mektup yazar: “Bana dikiş makinesi

yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der.

Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk

faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın

kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen

kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma

oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider

 Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada

valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor”

diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.

Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki

çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder.

Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci

Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.

Girişimcilik ne biliyor musun?

Bulunduğun yere yenilik katmalısın.

Mutlaka adım atmalısın.

Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş.

İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer

kaybettirir.

Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat,

milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama

Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.

kutuphane.jpg

kutuphane1.jpg

kutuphane2.jpg

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA

Blog Arşivi