29 Haziran 2010 Salı

m~a~k~a~r~n~a Fwd: Isyanlar....

Yazılar uzun ama okumak gerekiyor, .......................

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Murat Binzet <m1000zet@googlemail.com>
Tarih: 29 Haziran 2010 11:04
Konu: Isyanlar....
Kime: Murat Binzet <m1000zet@gmail.com>


http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/resimler/1277753308.jpg

Yeni "Şeyh Said" başkaldırısı!

Altemur KILIÇ

Rahmetli İlhan Selçuk, Cumhuriyet’in sürmanşetinden soruyordu: “Tehlikenin farkında mısınız?” Ankara’da, Anıtkabir’e kadar uzanan binlerce insan “Cumhuriyetin Tehlikede” diye Atatürk’e şikâyet ediyorlardı. Sonra ne oldu? Kısacası “Ergenekon” oldu; Türklerin hızı kesildi! 
Ve bugün post-modern “barbarlar”
TC’nin kapılarına dayanmış, bir iç savaşı; Türk-Kürt kardeş kavgasını körüklüyorlar! Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir kıvılcım, masum çocukları da öldürecek. Yeni bir molotof kokteyli veya havayi fişek saldırısı, ülkeyi kan gölüne döndürebilir! “Şeamet tellallığı” yapmıyorum, uyarıyorum.
MHP Genel Başkanı da partilileri, Ülkücü gençleri “tahriklere kapılmayın” diye uyardı. Maazallah böyle haller gerçekleşirse hatta daha gerçekleşmeden, “OHAL-sıkıyönetim” kaçınılmaz olacaktır!
Kahpe PKK saldırılarıyla, yeni yaralar kanarken BDP’liler, devlete meydan okuyorlar tehditler yağdırıyorlar ve şimdi de eski yaraları kaşıyorlar. Aymazlıktan mı? Hayır kasıtla! Amaçları iç savaş ve yabancıların müdahalesi. AB-ABD-BM  “gözetiminde” plebisit!
Şimdi çok eski bir yaranın da kanatılmasının hazırlıkları var. Diyarbakır’da, 1925’de yeni TC’ye başkaldıran ve 47 suç ortağıyla birlikte Diyarbakır’ın Dağkapı semtinde idam edilen Şeyh Said ve arkadaşları için bir dizi anma etkinliği düzenleniyor. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK), bu etkinliklerin baş köşesinde! İş resmiyete aleniyete bindi. Diyarbakır’ın her yerine, Şeyh’in posterleri asıldı. Şeyh Said, 28 Haziran’dan başlayarak 29 Haziran’da asıldığı meydanda törenlerle anılacak! 
Etkinlikleri düzenleyen BDP’li vekiller ve Belediye Başkanları, bu “etkinliklerin”  ne kadar tehlikeli tahrikler olacağını, hınzır gibi bilirler! Bakalım, bugün 29 Haziran’da, bölücülerin “Bocan” dedikleri, Diyarbakır vilayetinde ve başkenti “Amed”’de ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde neler olacak? İnşallah korktuklarım olmaz!
Merak ediyorum; hükümet ve yerel mülki ve güvenlik amirleri, bu yeni başkaldırı karşısında ne yapacaklar? “Açılımın gereği” diye kabullenirler ve hatta Sayın Başbakan, Şeyh Said’i anmak için yakınlarına Kürtçe taziye mesajı da gönderirse hiç şaşmam! Malum yazarlar da bu “anmaya”  katılırlar ve hatta “Şeyh Said kahramandır. Haksız yere idam edildi” diye yazarlarsa da hayret etmem! Gün teröristlerle ve bölücülerle “barış günü”. Ama ne pahasına barış?
O gün-Bugün
Şeyh Said başkaldırısının ilk haberi Ankara’ya geldiğinde, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Başbakan Fethi (Okyar) ve İsmet Paşa, bir evde briç oynuyorlarmış. Telgrafı ilk Fethi Beye vermişler. Şöyle bir bakmış, kenara koymuş ve oyuna devam etmiş. Telgraf, İsmet Paşa’ya verilince ayağa fırlamış. İşte aradaki fark bu!
Şeyh Said isyanı ve diğer 27 Kürt isyanı, Kürtlerin anadil, kültürel haklar, iş, aş için yapılmış hareketler değildi. Yabancı ajanların yeni Türkiye Cumhuriyetine karşı tahrik ettikleri, irtica ve kişisel ağalık-şeyhlik-cemaat çıkarları doğrultusunda başkaldırılardı! Kimse bu isyanı ve isyanları efsane haline getirmeye kalkışmasın...
Gafletin başı
Ancak, bugün Şeyh Said  “rahmetle”  anılıyorsa, bunun başı 1950’de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra, bölgede oy hesaplarıyla Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat’ın yaşı büyütülerek, DP’den milletvekili seçtirilmesi idi. Değerli Türk Komutanı Mustafa Muğlalı Paşa, Van’ın Özalp ilçesinde eşkıyaları tedip ettiği için, aynı oy hesaplarıyla idam isteğiyle muhakeme edilmiş, hatta idama mahkûm edilmişti. Şimdi Van’daki  “Mustafa Muğlalı Kışlası’nın” da adını değiştirmek isterlerse hayret etmem! Bu acı hatıralar, bugünlerde olanlarla, çağrışıyor!  
Benim de bir anım var: Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat, Yassıada’da koğuş arkadaşım, ranza komşumdu. Bir sohbet esnasında bana, “İleride Türklerin analarını belleyeceğiz”  demişti. Analarımızı çok ağlatacaklar, bırakırsak daha da çok ağlatacaklar!
Ve şu sıralarda, BDP’liler azıyorlar:  “Bize başta özerklik verin. APO’muzu bırakın... Yoksa!” diye, açıkça tehdit ediyorlar. Ahmet (her nedense-her nasılsa) “Türk”, aba altından sopa gösteriyor. Demiş ki  “Halkların karşı karşıya gelebileceği bir ortama yuvarlanıyoruz.” Buna engel olmanın çaresi de Ahmet efendiye göre, İngilizcesi “otonomi” Türkçesi “Kürtlere özerklik”!
Ahmet efendi bıraksın kelime oyunlarını Kimi kandırıyor. İster “demokratik otonomi”  ister “özerklik”, aynı kapıya çıkar. Türkiye’nin fiilen bölünmesine ve “Büyük Kürdistan’a”! Hiç kendimizi aldatmayalım. Uyanmamız lazım. Ve Özakman kardeşimin kulakları çınlasın, artık Türklerin “çıldırmaları” an meselesi! “Tehlikenin farkında mıyız?”

İlker Başbuğ'un Şeyh Said'e bir itirazı yok mu?

Behiç KILIÇ

Benim bildiğim Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, “Cumhuriyeti korumak ve kollamak” gibi bir görevi vardır.
Gene benim bildiğim...
Türk Silahlı Kuvvetleri, erat eğitiminde, Şeyh Said yobazı ile ilgili dersler verir ve bu mel’unu vatan haini sınıfında değerlendirir...
Ve şimdi benim gördüğüm... Şeyh Said yobazının mirasçıları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tasfiye edildiği inancı ile...
Tıpkı rutubetli kaya altında gizlenen böcekler gibi, (üstlerindeki kaya kaldırıldığı için) ortalığa yayılıverdiler...
Şeyh Said’i anma toplantıları düzenleniyor...
Cumhuriyeti koruma ve kollama ile yeminli...
Harbiye’den mezun olurken “Atatürk içimizdesin” diye ant içen...
Generallerin gözünün içine baka baka...
Ve Generallerin başındaki General...
İlker Başbuğ, bu konuda tek kelime etmiyor..! “OHAL” teklifi üzerine dile gelip, “aman aman gerek yok” diye şakıyan baş general, Şeyh Said meselesinde dut yemiş bülbül...
Yani...
Gediktepe’deki gibi tam siper!..
Ey Türk Milleti...
Susmuş oturmuş!..
Kafası karışık...
Önemli bir bölümü de şu malum “yüzde kırk yedi içerisinde” olan...(Nerede olduğunun farkında olmayan ve bulunduğu yerin Türklükle ilgisini sorgulamayan.)
Aziz Milletim..!
Artık vatanımızın kaygan bir zeminde gidip geldiğini görüyoruz ve “elden gidiyor” endişesini yaşıyoruz...
Ama şunu bilelim ki..!
Ne PKK çetesi, ne bu yobaz takımı, ne cumhuriyetin içindeki yarasalar...
Ne bu cumhuriyet dönemince milli hazineyi tırtıklayan ölü soyucu sermaye ağaları...
Vatanımızı alamıyorlar, alan onlar değil..!
Biz veriyoruz!!..
Önce tepemize taç ettiğimiz, bizi idare etsin diye kral ettiklerimize...
Devlete yuvalanmış bürokrasiye...
Aylara yıldızlara, yıldızlılara bakacağız...
Sivillere sözüm, hangi sivile ne diyeceğim...
Atatürk’ün koltuğunda oturan, bu cumhuriyetin baş mevkiini tutan Abdullah Gül’e ne diyebilirim ki!.. Desem de ne der ki zaten, Abdullah Gül, Şeyh Said için!!?
“Yeminlerde var” diye askere hatırlatmamın, bu saatten sonra faydası var mı?!
Hani bazen Anıtkabir’e gidiyorlar ya!..
Hani “orada” izindeyiz diyorlar ya!!.
Hani Anıtkabir avlusunu doldurunca ara sıra, “Atatürk’e karşı görev” yerine getirilmiş oluyor ya!! İşte onların yeminlerini yüzlerine çarpmak için kendimi yırtıyorum...
“Şeyh Said yobazı adına Diyarbakır’a bayrak dikiyor hain; haberiniz olsun” diyorum... Belki kılları kımıldar diye!..
Ve eğer kımıldamazsa “kılları...” Olacakları da söyleyeyim... Şeyh Said ardında bunca yıl sonra ortaya çıkanlar... Öyle anma ile manma ile yetinmeyeceklerdir...
Bu anma, Diyarbakır’a bayrak dikmelerinin ilk adımıdır...
Oradaki belediye başkanının sözleri vardır, askeri işaret ederek “kovacağız” manasında konuşmuştur...
Hedefleri budur..
Hani İlker Başbuğ’a göre de “OHAL’e gerek yoktur” ya...
Gerek olmasın ki, Şeyh Said hempalarının, PKK çetesinin işleri kolayca yürüsün...
PKK ya da Kürtçü yobazlara da şaşırmıyorum.. Şaşırdığım, bu bizden tarafların “tam siper” durumlarıdır...
Vatanımızı bizden almıyorlar alamazlar...
Bizden birileri vatanı altın tepsiye koymuş...
!!!
Ey ahali silkinelim, silkinelim, silkinelim..!

Bu dünyada ne kazandıysanız yiyiniz..!

Yoksa;
Öleceğiz bir gün, gömecekler,

Bir kaç gün
övecekler,
Sonra kalan malını
bölecekler,
Hatta memnun kalmayıp sövecekler...!  Neyzen’den

 

 

Iyi calismalar, saygi ve sevgiler

M. Binzet

Mailto:m1000zet@gmail.com

TR ve Ata

 

--
Sie haben diese Nachricht erhalten, da Sie der Google Groups-Gruppe m1000zet beigetreten sind.
Wenn Sie Nachrichten in dieser Gruppe posten möchten, senden Sie eine E-Mail an m1000zet@googlegroups.com.
Wenn Sie aus dieser Gruppe austreten möchten, senden Sie eine E-Mail an m1000zet+unsubscribe@googlegroups.com.
Besuchen Sie die Gruppe unter http://groups.google.com/group/m1000zet?hl=de, um weitere Optionen zu erhalten.



--
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA

Blog Arşivi