15 Haziran 2010 Salı

m~a~k~a~r~n~a ANAYASA MAHKEMESİ KARARI: "ŞEKİL veya KANUNİ ŞARTLAR ile LAFZ ve RUH"






 

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI:

“ŞEKİL veya KANUNİ ŞARTLAR ile LAFZ ve RUH”

 

Amsterdam, 10 Haziran 2010

 

 

I. Giriş: “Anayasa Değişiklik Paketi”

 

5 Haziran 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi, “Türban” konusunda ki “Anayasa değişiklikleriyle ilgili maddeleri” esastan inceleyerek İPTAL ETTİ. Ve bu karar, YÜKSEK MAHKEME İÇTİHADI olarak hukuk literatüründe yerini aldı.

 

TV ve gazetelerde konuşan hukukçulardan bir kısmı; bu kararı ile "Yüksek Mahkeme’nin mevcut içtihadına rağmen, kendisine verilen sadece şekil şartlarına uyulmamasından dolayı anayasa değişikliklerini iptal edebileceğini ve yetkisini aştığını" yine iddia edebiliyorlar !.. PES VALLAHİ !...

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 18.10.1982; Halkoyuna Sunulmak Üzere Tasarının Resmî Gazetede İlanı: 20.10.1982-17844; Kanunun Halkoyu ile Kabul Tarihi: 7.11.1982; Halkoyu Sonucunun Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 9.11.1982-17863 Mükerrer) "Değiştirilemeyecek hükümler" başlığının 4üncü Maddesi gereğince; "Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3üncü maddesi hükümleri DEĞİŞTİRİLEMEZ VE DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF EDİLEMEZ" ( http://www.tbmm.gov.tr/Anayasa.htm

 

8 Haziran 2010 tarihinde Anayasa Mahkemesi Başkanı, “Yürütmenin durdurulması talepli İptal başvurusunu kabul ettiklerini ve Anayasanın ilk 3 maddesine uygun olup olmadığını şekil açısından inceleyeceklerini” açıkladı.

 

 

II. ŞEKİL ŞARTI veya KANUNİ ŞARTLAR

 

Ordinaryüs Prof. Ali Fuat Başgil ve Prof. Hüseyin Nail Kubalı'nın eserleriyle ve okuduğumuz yıllarda iyi bir hukuk eğitimi aldık. Yukarıda ki, bazılarını iddialarını kabul etmemize, artık imkan da yok.

 

Ayrıca, "Anayasa Mahkemesi yetkisini aşmıştır" şeklinde, bazı gündelikçi hukukçu ve siyasetçilerin ileri sürdükleri iddialar karşısında, neredeyse küçük dilimizi yutacağız. 

 

Hatırlatalım, teorik olarak, Yüksek Mahkeme yetkisini aşmamış, kanuni görevini yerine getirmiştir. Şöyle ki;


TC Anayasası, Yüksek Mahkeme’ye Anayasa değişikliklerinin şekil şartlarına uyulmaması halinde, reddetme yetki ve görevini vermiştir.

 

Hukuk’ta "şekil şartları" tabiri çok kullanılmasına karşın, eksik anlaşılmaktadır. Bu tabirin doğrusu "KANUNİ ŞARTLAR / STATURORY CONDITIONS" olmalıdır.

 

Zaten, ister şekil şartı ister kanuni şartlar olsun, aranılan sadece toplantı ve oylama nisabı ile sürelere uygunluk değildir.

 

Burada esas aranılan; “KANUNUN GEREKTİRDİĞİ HER TÜRLÜ ŞARTA UYULUP UYULMAMASININ KONTROLÜDÜR”.

 

Anayasamız, Anayasa değişiklikleri için yukarıdaki nisap ve süreleri getirirken bir de, hepsinden daha önemli olarak, bazı maddelerinin (1., 2. ve 3. maddelerinin) DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİNİ ve DEĞİŞTİRİLMESİNİN TEKLİF EDİLEMEYECEĞİNİ AÇIKÇA BELİRTMİŞTİR. Bu hüküm, oylama nisabı veya bekleme süresinden çok daha önemli bir şekil veya kanuni şarttır. Doğal olarak, buna uyulmadığını gördüğünde; “Anayasa Mahkemesi, bu değişiklikleri iptal edebilir” değil, “İPTAL ETMEYE MECBURDUR”.

 

Ve, 5 Haziran 2008’de, Anayasa Mahkemesi türban konusunda ki “Anayasa değişiklikleriyle ilgili maddeleri”, kanuni şartlar açısından (esastan da) incelemiş ve iptal etmiştir.

 

 

III. ANAYASA: “LAFZ ve RUH”

 

Kurucu Meclis Anayasa’yı yaparken, böyle acayip bir Hükümet’in seçimle iş başına gelebileceğini ve hukuk dışı uygulamalara temayüllü olacağını düşünmediğinden, bir madde de öngörmemiştir.

 

Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can: “Anayasa Mahkemesi bazı maddeleri iptal ederse, YOK SAYILSIN” teklifi, HUKUK DIŞI (ILLEGAL) bir TEKLİFTİR !..

 

Bu Hükümet, DANIŞTAY kararlarını dinlemiyor, YARGITAY kararlarını da dinlemiyor. Anayasa Mahkemesi kararını da dinlemeyebilir !. Aman dikkat edin, eğer böyle bir hukuk dışı yol seçilip, Referandum da “EVET” oyu çıkarsa, işte o zaman aşağıdaki farazi hususlar gerçekleşebilir !. 

 

Bir an için bunun aksini düşünerek, Anayasa Mahkemesi’nin "Anayasa'nın değiştirilemeyecek maddelerinin değişmesi halinde", bunu iptal yetkisi olmadığını kabul edelim.

 

O zaman, böyle bir durumda, hangi makam bunu hükümsüz (kadük) sayacak. ORDU mu ?!.


Eğer konu hukuki ortamda münakaşa edilecekse, tek başlık: "Anayasa'nın bazı maddelerinin değiştirilemeyeceği hükmünün; sadece o maddelerinin metinlerine, yani lafz’larına göre mi tatbik edileceği, yoksa o maddelere dokunmamakla beraber başka maddelerle oynayarak by-pass yapıldığında, yani ruhu ile de oynandığında ki, şu anda ki durum (bir kez daha) budur, tatbik edilip edilemeyeceği" ortamında olabilir.


Bir an için olayı basite indirgeyelim ve diyelim ki; TBMM'si tüm nisap ve bekleme kaidelerine uyarak ve oy çokluğuyla Anayasa değişikliği yapan bir madde kabul etsin:

 

Ø       “Tayyip Erdoğan ömür boyu başbakan kalacak” dese ve bunu toplantı nisabı, oylama nisabı ve bekleme sürelerine uygun olarak çıkartsa, Anayasa’nın “Devletin bir Cumhuriyet” olduğu maddesi olduğu gibi kalıyor, dokunmuyoruz iddiası ileri sürülerek, kabul mü edilecek ?. Acaba, Anayasa Mahkemesi, bunu reddetme yetkisine haiz değil midir ?.

 

Ø       Hatta, TBMM bırakın oy çokluğunu, oy birliği ile bir Anayasa değişikliği kabul etse ve dese ki;

Madde 1001: "Tayyip Erdoğan yaşadığı müddetçe seçimler yapılmayacak, kendisi ömür boyu Başbakan, Abdullah Gül'de Cumhurbaşkanı kalacak ve her beş senede bir Tayyip Erdoğan TBMM'ne res'en yeni adaylar tayin edecektir. Eski adayların yeniden tayini mümkündür".

Ayrıca, eğer bir Anayasa, bazı prensiplerine dokunulamayacağını kabul etmiş ise; bu "ESASA AİT DEĞİL, ŞEKLE AİT" bir husustur. Çünkü, bu bir "prosedür / procedure" hususudur. "TEKLİF BİLE EDİLEMEZ" diyor, bu bir "ŞEKİL ŞARTI" değil de nedir ?.
 
Gözden kaçan; Anayasa'nın değiştirilemeyecek maddelerine uyulması da bir ŞEKİL ŞARTI, hem de EN ÖNEMLİ ŞEKİL (KANUNİ) ŞARTINI teşkil eder.

IV. SONUÇ: “ASIL TEHLİKE”

Asıl tehlike ise, eğer bu Hükümet, yukarıda bahsettiğimiz farazi örneklere veya benzeri hukuk dışı hususlara (Demokrasiyi kullanarak) temayüllü hareket ederse, bunun önüne geçebilecek; ne bir MAHKEME ne de bir başka MAKAM da kalmayacaktır !.

Ezcümle, unutmadan, peki şimdi, EDİLEMEZ BİR TEKLİF İLE ANAYASAL KURALI İHLÂL EDENLERE KARŞI, YASAL OLARAK NE YAPILMALI, isterseniz onu da CUMHURİYET SAVCILARINA bırakalım !...

Saygılarımızla,

 

Hakan Hanlı, Avukat

Ankara ve Brüksel Baroları Üyesi 

Uluslararası ve Avrupa Hukuku Uzmanı, Ph.D

 

 

ÖNEMLİ NOT: İddia edildiği üzere, Ülkeyi istikrarsızlıklara (sıkıntılara) sürükleyen Anayasa Mahkemesi değil, Devlet tecrübesi olmadığı için Anayasa’yı hafife almaya temayüllü iktidarlardır. Eğer iktidarlar, Anayasa’ya saygılı olurlarsa ve hadlerini: (i) bilirlerse, ülke istikrarsızlıklara sürüklenmez; (ii) bilmezlerse, Anayasa Mahkemesi’ne rağmen yine de sürükleyebilirler. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA

Blog Arşivi