13 Nisan 2012 Cuma

makarna | ATATÜRK DİYOR..Kİ VE SAFİYE AYLA ..MP3


 VE SAFİYE AYLA ..MP3
 
Atatürk diyor ki:
 
''Ulusların hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir.''
 
                                                                                Mustafa Kemal ATATÜRK
 
 
(Saatli Maarif Takvimi'nin 25 Haziran Cumartesi günkü yaprağından)

 Güzel sözler
Nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor bana...
 
CHARLES BAUDELAİRE
''Yaşamak lazım; şayet eylem adamı olmaya karşı koyar, kendini en sessiz inzivaya çekersen, varoluşunun değişkenliği seni içerden baskına uğratacak ve sen de karakterini bunlar içinde ispatlamaya çalışacaksın, ister kahraman ol ister deli.''
 
THOMAS MANN - ZOR SAAT
 
Önce insanlar kendilerini doğaya uydurdular. Her yerde kendilerini ve kendi gibilerini gördüler, yani kötü ve kaprisli zihniyetleri sanki bulutların, fırtınaların, vahşi hayvanların, ağaçların ve otların içinde saklıydı: O zamanlar "kötü doğayı" keşfettiler. Sonra kendilerini tekrar doğanın dışına çıkardıkları bir zaman geldi, Rousseau'nun zamanı:İnsanlar birbirlerinden o kadar bıkmışlardı ki, acılarıyla birlikte gitmeyecekleri bir köşe ister oldular: "iyi doğayı" buldular.

Tan Kızıllığı / W. F. Nietzsche
Aşk belki… ağlamaktır...ağladıkça anlarsın…anladıkça ağlarsın… Nasıl da eritir göz yaşı insanı…Gel seninle bir daha ağlayalım..Yaşanmışlara… yaşanmamışlara… bir de hiç yaşanamayacaklara..Ağlamak güzeldir olric… ağlamak ki yüreğin temizlik eylemi derler… Ama bilmez misin cam kırıkları temizlenmiyor olric ...
 
Tutunamayanlar | Oğuz Atay
Gün doğarken sabah horozları niçin
Acı acı bağrışırlar, bilir misin?
Tan yerini gösterip derler ki sana:
Bir gecen geçti gidiyor; sen nerdesin?
 
Ömer Hayyam
"Sadece bir tek hayat yaşadığımız için bu hayatı öncekilerle karşılaştıramaz ya da kusurlarımızı gelecekteki hayatlarımızda gideremeyiz; bu nedenle de ne istediğimizi bilemeyiz. Karşılaştırma fırsatı olmadığı için hangi kararın daha iyi olduğunu sınamanın bir yolu yok. Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoruz, önceden uyarılmaksızın, r...olünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Yaşam öncesi ilk prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamın?"

"İnsan henüz epeyce gençse ve yaşam denen müzik parçası hala açılış notalarındaysa, yaşamın şurasını burasını değiştirip yeniden yazabilir, karşısındakiyle motif değiştokuşu yapabilir. Ama daha az genç yaşta karşılaşan iki insanın müzik parçaları az çok tamamlanmıştır ve her motif, her eşya, her sözcük, her biri için farklı anlam taşır."
 
Milan Kundera - Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
 
 
"Bana öyle geliyor ki, iki insan birbiriyle, birlikte mutlu olmak istediği için evlendiği an da, işte tam da o an da, kendini mutlu olma ihtimalinden mahrum bırakmış, bu ihtimalin önüne geçmiş olur. Mutlu olmak için evlenmek, tıpkı iki milyon için, bir araba için ya da baronluk için evlenmek kadar kar amaçlıdır ve o iki milyon , arab...a ya da baronluk gibi mutluluk da mutlu olmaya yetmez. bu dünyada cezasız kalmayacak bir şey varsa, o da manevi konularda yapılan hesap kitaplardır.

Bir insanı tanımak inanılmaz zor bir iştir. Bir insanı ilk olarak başbaşa bir sohbetin ilk yarım saatinde ve ikinci kez, ancak on yıl birlikte yaşadıktan sonra tanıyabileceğimizi söylersem, sanırım abartmış olmam. Ayrıca şuna inanıyorum ki, iki insanın kim olduklarını ve kiminle evlendiklerini düğünden önce sezebilmeleri bile mümkün değildir. Birisi ötekinin bütün davranışlarını, bütün fikirlerini, tutkularını, kanaatlerini, inançlarını bilse bile, çorapları, uykuda çapaklanmış gözleri, her sabah diş fırçalarken ağzını çalkalayış şekli ve özellikle garsona bahşiş verişi hakkında henüz hiçbir fikri yoktur - çünkü insan derinlerde aldatır ama yüzeyde onu tanıyabilirsin. Kısacası her bir evliliğin içinde binlerce hayal kırıklığı riski ve her türlü içsel çuvallama ihtimali saklıdır; ki bunlara karşı kullanılabilecek tek bir silah vardır: hepsini daha baştan üstlenmek.

Her insan, kendi içinde sınırları belli bir dünyadır. Aksine, bir insan ne kadar kendine has olursa, bütünselliğe o kadar yakındır. İmkanları, yetenekleri ne kadar azsa, bu imkan ve yetenekler o kadar derin ve esaslıdır. Ve eğer tek bir yeteneği varsa, en değerlisi de budur.

Bir yerlerde, bir parçacık yeryüzünü gökyüzüne yakın bir yükseklikten göreceğiniz bir dağın tepesine çıkın. Hayatın önemine ve mutluluğun önemsizliğine inandığınızı kısa bir süre sonra fark edeceksiniz. Mutlulukmuş! Sanki mutluluk imkanı yalnız ve sadece bizim içimizde değilmiş gibi! Sanki mutlu olma yeteneği tıpkı şarkı söyleme, yazma, politika ya da ayakkabı yapma yeteneğine benzer özel bir kabiliyet değilmiş gibi!

Milena Jesenka - Yuvadaki Şeytan
"Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.''
 
Aslı Erdoğan - Kabuk Adam
Söz içimde kalamaz, bir benzeri olamaz. Yazdım söze tutundum, ölüm beni alamaz. Vardım söze sığındım, ölüm beni bulamaz. Ölümü söze, sözü ölüme yolladım. Evrenin bir köşesinde, zaman açan ağaçların yaşadığı bir bahçede, ölümün söze, sözün ölüme söyleyecekleri vardır.

Prof.Dr.Ahmet İNAM
 
 
Eskiden dünyada, görünüşte dağınık ama iç dünyaları derli toplu insanlar vardı.Oysa şimdikilerin dış görünüşleri derli toplu ama iç dünyaları dağınık. İnsansız kaldığımızda ruhumuzun yırtılacağını biliyoruz. "Yalnız kalmak istiyorum" demek için bile bir insana ihtiyacımız var. Bu yüzden ortak mekanlar oluşturup yan yana geliyoruz. şakalar yapıyor, sırlarımızı anlatıyoruz birbirimize. Ama birden bir kurt düşüyor içimize."Bir şey eksik" diyoruz. "Bir şey eksik ama ne?…"

Hevesle dokunuyoruz raflardaki yeni çıkmış kitaplara. Kitaplar okuyoruz durmadan. Bizimle hiç tanışmayan, bizi hiç tanımayan bir yazarın yolculuğuna eşlik ediyoruz; içimizde kocaman bir düş coğrafyası açılıyor. Ancak son yaprağı da bitirip, kitabı kapatınca, yapayalnız kalıyoruz o coğrafyanın ortasında. Bütün cümlelerin tamam, bir tek cümlenin eksik olduğunu hissediyoruz.Düşünüyoruz, eksik olan ne?…

Ders çalışıyoruz geceler boyu. Dem tutması hiç eksilmiyor ocağın üstündeki çayın. Küllükler bir boşalıp bir doluyor. Okulu bitirirsek her şeyin yoluna gireceğine inanıyoruz. inanıyoruz ki, şu koridorlardan, ay başında beklenen harçlıklardan, sıkıcı anfilerden kurtulduğumuzda her şey yoluna girecek. Okulun uzaması ödümüzü koparıyor neredeyse. Nihayet gülümseyerek bakıyoruz, duvarlara öylesine asılmış, buruşuk imtihan sonuçlarına. Yumruğumuzu sıkarak, "bitti" diyoruz, "işte bitti, şükürler olsun." Fakat birden kaçıyor hevesimiz. Bir şeyin hiç bitmediğini, hiç bitmeyeceğini anlıyoruz. Kafamızı kurcalıyor bu eksilik. Bitmeyenin ne olduğunu soruyoruz kendimize hücumla. Hevesimiz kursağımızda kalıyor.Bir eksikle ayrılıyoruz koridorlardan…

Cebimiz para görürse, hayatın yoluna gireceğini düşünüyoruz. Kapılar aşındırıyoruz bu yüzden. Dil döküyoruz boyunları yağdan kaybolmuş, gözleri karanlık bir kuyudan bakan patronlara. Bütün becerilerimizi sıralıyoruz, beceremediklerimizi bile. Nihayet gözüne giriyoruz, bize kuşkuyla bakan ketum cebin. Müjdelerle koşuyoruz ev halkına, arkadaşlara. Herkese söz verdiğimiz ilk maaşla, yine herkese az buçuk bir şeyler alıyoruz. Kuyruğu doğruluyor böylelikle işimizin. Ama bir sabah işe giderken, o malum kuşku oyuyor içimizi. Asıl eksik olanın işimiz olmadığını, başka bambaşka bir şeyin eksik olduğunu hatırlatıyor uyuklayan belleğimize.Yırtınmaya başlıyor belleğimiz: "Bir şey eksik, ama ne?…"

Aşık oluyoruz o kocaman eksiği telafi etmek için. Geceler boyunca yıldızları sayıyoruz, uykumuza veda ediyoruz aşk için. Bütün çıkarcılığımız bitiyor aşk kapıyı çalınca. Gözlerimiz cennetten koparılmış bir parça gibi bakıyor hayata. Dilenciye merhamet ediyoruz mesela, cebimizi sebil gibi açıyoruz herkese. Herkesten bize dua etmesini istiyoruz: aşk için. öylesine kırılgan, öylesine çaresiz bekliyoruz ki sevdiğimizi, gecikmesi akla hayale gelmedik endişeler doluşturuyor içimize. Ve şu hain endişe: acaba aşk bitti mi? Birden bütün kalabalığın arasında onu görüyoruz. Yeniden dönmeye başlıyor dünya. Irmaklar yeniden akıyor. Göğsümüzde hesapsız bir ferahlık, "hoş geldin" diyoruz. Gelin görün ki günlerin cenderesine nasıl sıkışıyor bir yerimiz. Aşkın bile telafi edemediği bir şeyin eksik kaldığını kavrıyoruz dehşetle.Bitkinlikle soruyoruz: "aşk değilse ne?…"

Sonra annelerimize dönüyoruz yeniden. Dünyadaki en korunaklı sığınağımıza. Bütün yaşadıklarımızı, bütün yaşayacaklarımızı bir kenara bırakıp, onun ocağındaki aşı yudumluyoruz iştahla. Tam karşımıza geçip hevesle bizi seyrediyor anne. Göğsünden hayata uğurladığı kırlangıcı. Hevesi azalmasın diye, daha bir kocaman alıyoruz lokmaları ağzımıza. Gizli bir oyun başlıyor anneyle çocuk arasında. çok iyi hatırlanan, çok eskilerde kalmış. Sonra yumuşak yataklar seriyor altımıza. Gece, bir girip bir çıkıyor odamıza merakla: acaba yorganı tekmeleyip üstümüzü açtık mı? Mahsus üstümüzü açıyoruz azcık; gelip nizama sokuyor yorganı, kafamızı yastığa gömüyoruz, yeşil yosuna sokulan kuğunun başı gibi. Ama birden, bizim aralanmasın diye can attığımız bir sorunun üstü açılıyor, yılan gibi kıvrılıyor yorganın içinde. iniltiyle dökülüyor ağzımızdan cümleler:"Allah'ım, bir şey eksik ama ne?…"

Sonra gelecek günlerimizi boyadığımız tablonun renkleri karışıyor birbirine.

Hep kaçtığımız o soruyu soruyoruz kendimize:
"Yoksa eksik olan biz miyiz?…"
Herşey tamam, bir şey eksik? - Ali Ayçil

Göbek eriten sporlar

Göbek eriten sporlar

Sizi göbek sorunundan kurtarıyoruz! Ne kadar az yemek yerseniz yiyin, sizden ayrılmayan bir parça olan göbek yağlarınızı eritmek için yapmanız gereken sporlar . . .

Hulahop çevirme  :  Göbek eritmenin en etkili yollarından biridir hulahop çevirmek. Eğer hulahop çevirmeyi bilmiyorsanız ilk başlarda biraz zor gelebilir, ama öğrendikten sonra hem çok eğlenecek hem de göbek yağlarınızı eriteceksiniz.

Pilates  :  Karın ve sırt bölgelerini eşit oranda güçlendirip, vücudun üst kısmında sağlam bir iskelet oluşturmayı amaçlayan pilates, germe ve güçlendirme hareketleri ile yapılır. Pilatese başladığınızda birkaç haftada vücudunuzda belirgin bir daralma göreceksiniz. Gövdenizde yağ kütlesi azalırken, kaslarda ince uzun bir gelişme olur. Böylece göbeksiz bir vücuda kavuşursunuz.

Yüzme  :  Yüzme, kilo kontrolünü sağlayan en önemli egzersizlerdendir. Bir saat yüzerek ortalama 500 kalori harcayabilirsiniz. Vücudu şekillendirmede önemli bir etkisi olan yüzme sayesinde göbek sorununuzun üstesinden gelebilirsiniz.

Mekik çekme  :  Sabah ve akşamları karın kaslarınız acıyana kadar mekik çekmek, karın bölgelerindeki kaslarınızın güçlenmesini ve bu bölgedeki yağların erimesini sağlar. Bunun için sırt üstü yere uzanın ve ayaklarınızı kendinize doğru çekin. Diz bölümünde 90 derecelik bir açı olmalı.  Kollarınızı gövdenizin üzerinde çapraz yapın. Sağ elle sol, sol elle de sağ omzunuzu tutarak ya da ellerinizi başınızın yanlarına sadece parmak uçları değecek şekilde koyarak mekik çekebilirsiniz.

Yürüme  :  Yürürken karın kaslarınızı kasılı tutarsanız aktif olarak karın kaslarınızı çalıştırmış olursunuz. Haftada en az üç gün yarım saat yürümek göbek yağlarınızı eritmede faydalı olur. Tabii bu yürüme sahilde salınma şeklinde değil, hızlı ve ritmik adımlarla olmalıdır.



EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜRLER......


kemalağa

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
ℂ⋆ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ℂ⋆
 
Grup mail adresi: makarna@googlegroups.com - Grup yöneticisi: makarna+owner@googlegroups.com - Grup anasayfa: http://groups.google.com/group/makarna - Gruba üyelik: makarna+subscribe@googlegroups.com - Grup üyelik iptal: makarna+unsubscribe@googlegroups.com

Blog Arşivi