25 Nisan 2012 Çarşamba

makarna | alıntılar-63--



 
 
İnönü diyor ki:
 
''İnsanın azmettiği birşey, yarı olmuş demektir.''
 
                                                          İsmet İNÖNÜ
 
(Saatli Maarif Takvimi'nin 6 Mart Salı günkü yaprağından)

HADİ GÜLÜMSE  


Eğer hayata yaktığın ışığın büyümesini istiyorsan,
Eğer ödülünün güzellikler olmasını istiyorsan,
Eğer zorlukları yenip içindeki gücün ortaya çıkmasını istiyorsan,
Eğer sağlığının yerinde olmasını istiyorsan,
Eğer insanların sana güler yüzlü olmasını istiyorsan.. HADİ GÜLÜMSE
Gülümse ki etrafını sevgi ışığı sarsın.
Gönlü sevgi dolu dostlara günaydın. Dostluğu dost gibi bilenlere günaydın.
Günaydın güzelliği sevgi ile yoğuran insanlar. Herşey Gönlünüzce olsun.


From: ilker atlas <

SAllah var, ve insanlar ona gitmiyorsa, işte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!&quot;
 


Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı...
Berber: " Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum."
Adam: " Peki neden böyle düşünüyorsun?"
Berber: " Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok hasta insan olur muydu, terkedilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çekmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."
Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber isini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı.
Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berber dükkanına geri döndü.
Adam: " Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"
Berber: " Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim."
Adam: " Hayır, yok. Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı."
Berber: " Hımmm... Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"
Adam: " Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa,!!! İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"



                                                       *YALAKALIK İLMİ * 

*   *Ey oğullarım! 

    Hepiniz büyüdünüz. Birer meslek sahibi oldunuz. Kiminiz haksız 
uygulamalara karşı direndiniz. Ya işinizden oldunuz, ya da terfi 
edemediniz. Hayat mektebinde sınıfta kaldınız. Yerinizde saydınız. Çünkü, 
büyük bir noksanınız vardı. "Yalakalık" ilmini hiç öğrenmediniz. Bunda 
bizim de suçumuz yok değil... Söz konusu ilmi biz de öğrenmemiştik. Size bu 
konuda bir şey veremedik. 

    Biz biraz eski kafayız. Günceli pek yakalayamayız. Ama sizler zamanın 
gençlerisiniz. Günümüzün koşullarını iyi takip edebilirdiniz. En azından 
"yakalık ilmi" nin ileride gereceğini de sezebilirdiniz. 

    Günümüzde "yalakalık" çok önemli hâle geldi. Bunda becerili 
olamadığınız sürece daha çok sınıfta kalırsınız. Ne kadar başarılı 
olursanız olun, isterseniz ağzınızla kuş tutun işe yaramaz. 

    "Devlet-i siyasette devir yalaka devri, 

    Her işte, ticarette devir yalaka devri"... 

   Belki siz, yalakalığın ne olduğunu bile bilmiyorsunuz. 

   Yalakalık; kişisel çıkarlarınız için üstlerinize, amirlerinize, 
patronlarınıza yaranma ve kendinizi daha iyi sevdirme /satma ilmidir 
(sanatıdır). 

    Son yıllarda öğrendiğim kadarıyla size bazı ipuçları vermek istiyorum; 

    -Üstlerinizin, amirlerinizin, patronlarınızın aleyhine hiçbir yerde, 
hiçbir zaman en küçük bir olumsuzluk içeren eleştiri yapmayın (yerin kulağı 
vardır). 

    -Onları daima övün, övücü sözler söyleyin, yazın. 

    -Onlara gammazlık yapmayı, (özellikle) hedeflediğiniz yere gelme 
olasılığı bulunanları fırsat buldukça kötülemeyi de ihmal etmeyin. 

    -Onlardan gelen talimatları yanlış veya hatalı olsa dahi uygulayın. 

    -"Emredersiniz", "hay hay", "başüstüne", "derhal" gibi kelimeleri sık 
sık kullanın. 

    -Onlara karşı saygıda (içinizden gelmese de, işinizden geldiğini 
unutmayarak) asla kusur etmeyin. 

    -Fırsat buldukça kendinize zarar gelmeyecek şekilde avanta da sağlayın, 
ama bunları kendi başınıza iç etmeyin; onlarla da paylaşmanın yollarını 
bulun. Örneğin çok değerli hediyeler, gönülleri fethetmenin en iyi ilâcı 
olabilir. 

    Şimdilik benden bu kadar... Siz düşünüp, taşınıp ilâveler yapabilirsiniz. 

    Ey oğullarım! 

    Şunu unutmayın ki, istikbaliniz (geleceğiniz) üstlerinizin, 
amirlerinizin, patronlarınızın dudakları arasındadır. Yalakalık 
yapmadığınız sürece hedefinize ulaşmanız çok zordur. Bunu aklınızdan hiç 
çıkarmayın ve hiç unutmayın! 

     YALAKALIK 

     Duman olur işin senin, edemezsen yalakalık, 

     Küser gider eşin senin, edemezsen yalakalık. 

     * 

     Başımızın hep tacıdır, çoğu derdin ilâcıdır, 

     Sonra halin pek acıdır, edemezsen yalakalık. 

     * 

     Sussan boşa, coşsan boşa; yalaka ol güzel yaşa, 

     Vurma sakın başı taşa, edemezsen yalakalık. 

     * 

     KARA söyler doğru sözü, budur aslı işin özü, 

     Şişirirler bir gün gözü, edemezsen yalakalık. 

     *** 

     *İsmail KARA* 



From: Dilek UYAR <>
HEDEF:;POSTMODERN; DEMOKRASİ!../Av.Cemil Can
 

HEDEF:"POSTMODERN" DEMOKRASİ!..


PKK kontenjanından milletvekili seçilen, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Ahmet Tan, "İntibak Yasası"nın görüşülmesi sırasında söz alarak; izinden yürüdüğü İngiliz yandaşı İskilipli Atıf Hoca'nın "mağdur bir Müslüman" olduğunu ileri sürmüş. Mandacı Atıf için "Kemalist diktatörlüğün katlettiği on binlerce insandan sadece biridir" diyerek, Türkiye Cumhuriyeti'ni bir "diktatörlük" olarak tanımladı...


Cumhuriyet'e karşı yıllardır içinde biriktirdiği kini, Atatürk'ün meclisinde kusan Ahmet, Cumhuriyet'ten öcünü alabildi mi bilinmiyor. Bugünlerde sözleri nedeniyle, AKP'nin desteğini tam olarak alamadığından yakınıyor. Ahmet, AKP'nin bu tavrı nedeniyle "hayal kırıklığına uğradığını" ifade ettikten sonra:"AKP grubundan daha dik bir duruş beklerdim" demiş. Anlaşılan "Kininin davacısı olan dindar gençlik", "Atatürk'ü itibarsızlaştırma" işine pek karışmıyor… AKP galiba kendi üzerine sadece İnönü'yü itibarsızlaştırma işini bırakmış. Atatürk'ü itibarsızlaştırma işini BDP ile CHP'ye ihale etmiş!.. Bu derste dışarıdan emperyalistler, içeride işbirlikçileri ve taşeronları olduğu halde, pek başarılı oldukları söylenemez!.. Onlar Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saldırdıkça, Kemalizm'in daha da güçleneceğine emin olun. Batacak olanlar saldırganlar olacaktır…


Sırası gelmişken, "mağdur Müslüman" İskilipli Atıf'ın nasıl bir adam olduğunu da anımsatalım:


Tarih Baba diyor ki: İskilipli Atıf Hoca, 1919'da kurulan Teali İslam Cemiyeti'nin kurucularındandır. Cemiyet, Kuvayı Milliye'ye ve Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkmakla maruftur. İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi de olan Mustafa Sabri, Cemiyetin bir süre başkanlığını yapmıştır. Mustafa Sabri, Mustafa Kemal ve arkadaşları için ölüm fetvasını kaleme alan kişidir. Damat Ferit kabinesinin Şeyhülislamlığına getirilince, Cemiyetin başkanlığını, İskilipli Atıf'a bırakmıştır. Cemiyetin üyeleri arasında Sait Nursi de vardır…


İskilipli Atıf'a İngiliz ajanı dediğimin için pişman değilim. İstiklal Mahkemesi'nce idam cezasına çarptırılması da bu nedenledir. İngiliz gizli servisi MI6'nın, ona bir kimlik kartı vermediği bugün savunulabilir. Öyle mi değil mi, bunu gerçekten bilmiyorum. Ayrıca ajanlık için kimlik kartı, şart değil. Hoca'nın yukarıda özetlenen kariyeri, ona hiç tereddüt etmeden İngiliz Ajanı demeye yetiyor da artıyor!..


Geçenlerde teknik üniversiteden diplomasını almış adı lazım değil bir mühendisin, Kurtuluş Savaşı'nı inkâr ettiğine tanık oldum. Adam doğrudan "Savaş-mavaş olmamış, tarih diye bize anlatılanların hepsi masal"dır dedi. Ona göre, "İngilizler, Ankara Hükümeti ile anlaşmışlar ve alacaklarını alıp gittikten sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına izin vermişlermiş!.." Teali İslam Cemiyeti hayranı olduğu belli olan mühendise göre, İngiliz Ajanı olan İskilipli Atıf Hoca değil, Mustafa Kemal'miş!..


Densizliğe bakın siz!..


Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz'da ölenler için ne diyeceğini çok merak ettim. Sakarya Meydan Muharebesi'nde Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere, toplam 49.289. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007'dir. Tarafsız tarihçilerin kaydettiğine göre, Büyük Taarruz öncesinde, Yunan ordusunun mevcudu 200 binden fazlaymış. Taarruzdan sonra geriye, ancak 50 bini dönebilmiş...


Kurtuluş Savaşı diye bir savaş yapılmadıysa eğer, iki taraftan ölen bu askerler için, mühendisin ne diyeceğini çok merak etmiştim. "Madem İngilizlerle Ankara Hükümeti anlaşmış bu kadar adamı kim niye öldürmüş" diye sordum… Çok fena kızdı. Sesi titremeye başladı. Ağzından tükürükler saçarak bağırıyordu. İşaret parmağını bükerek, önündeki sehpaya vurmaya başladı birden. Cevap vereceğini sanıyordum. "Müslümanlara en büyük ihanet, Latin harfleri kabul edilerek yapılmış" diyerek, abdestini tazelemeye gitti!..


Hiç şaşırmadım!..


İsterim ki, cevapsız bırakılan o soruma, derin tarih bilgisiyle Ahmet Tan cevap versin. Belki de bu defa AKP grubu dik duruş gösterebilir. Korkmadan, bir defa daha kinini kussun meclis içinde. Hatta Yunanlılara karşı, Başkomutanımız Mustafa Kemal için, "soykırımdır" yaptı da desin. Desin vallahi, isterim!.. Daha heyecanlı olur!..


Yoksa "soykırım" sözcüğünü kullanmak, başka taşerona mı ihale edilmiş? Aralarındaki sözleşmeye göre, taşeronlardan biri diğerinin alanına tecavüz edemiyor galiba. İşbölümünü bayağı ciddiye alıyor bunlar! İşi veren yüklenici de "tecavüz"e çok kızıyor herhalde. Anlaşılan kaşlarını çatıp: "Herkes kendi işinin başına" diyor!..


Bu noktada en doğru (!) saptama, Mustafa Kemal'in savaşlarına "katliam" demek olmalı... Zaten "on binlerce kişiyi katlettiğini" söylemek de aynı kapıya çıkıyor. Demek ki, bundan böyle, Mustafa Kemal'in askerleri, 1921 ve 22'nin Ağustos'unda, Yunan askerlerini "katlettiler" demek gerekiyormuş!.. İngiliz muhibbi ancak böyle olunabiliniyor! Yıllar sonra, Dersim'de öldürülen isyancılar ile Sabahattin Ali'yi de bu sayıya kattığınızda, Atatürk'ün "katil" olduğu kanıtlanmış sayılır!..


Bize bırakılan, işin en kolayı olan yanı, bu "gerçeği" kabullenmektir sadece. Belli ki, Atatürk'ün "diktatör" olduğunu kabul etmemiz isteniyor! Aksi halde, arkasından "soykırım" yaptı denebilir!..

"Diktatörlük" kabul edildikten sonra, gerisi kolay! Önümüze konacak olan işaret levhasını takip edeceğiz sadece. Levhanın üzerinde tek yönü gösteren turuncu bir ok işareti var. Hep öyle olmuş yakın geçmişti. Turuncu ok "DEMOKRASİYE GİDER" yazısının tam önüne konacak!.. Bir ülkede diktatörlük varsa, gidilecek yol; tek yönlü ve mecburidir zaten!.. Trafik kurallarına bak!..


Yolun sonunda, Soros'un "Turuncu Devrimleri" ve "Arap Baharı"nın getirdiği cici bir "demokrasi"ye varılacak!.. Nedendir bilinmez, bir şeyin kendini yaşamadan, hep ötesini, cicisini isteriz biz. Demokrasi için de öyle olacak galiba. Dilerseniz, varılacak olan o son noktaya "postmodern demokrasi" olarak adlandıralım!.. Literatüre bizim de bir katkımız olsun. Nasılsa postu kürkçüye kaptırmışız!..


Av. Cemil CAN


EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜRLER......


kemalağa

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
ℂ⋆ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ℂ⋆
 
Grup mail adresi: makarna@googlegroups.com - Grup yöneticisi: makarna+owner@googlegroups.com - Grup anasayfa: http://groups.google.com/group/makarna - Gruba üyelik: makarna+subscribe@googlegroups.com - Grup üyelik iptal: makarna+unsubscribe@googlegroups.com

Blog Arşivi