6 Haziran 2012 Çarşamba

makarna | Beklenti "Çalışan bir kadın eşinden ne bekler?"




 
Çalışan bir kadın eşinden ne bekler?


Benim iş yerinde iletişim hâlinde olduğum kadınlar, her şeye yetişebilmelerinin mümkün olmadığından fakat eşlerinin bu durumu görmezden gelip kendilerinden dört dörtlük ev hanımlığı beklediklerinden yakınıyorlar hep...


Bu devirde kadın olmak çok zor ve her geçen gün daha da zorlaşıyor. Beyler sakın 'Peki, erkek olmanın kolay mı olduğunu zannediyorsunuz!' diye homurdanmayın. Ben zaten 'aile reisliğinin' basit bir mesele olduğunu iddia etmiyorum ki; 'kadın olmanın' güçlüğünün arttığından bahsediyorum. Neden mi? Nedeni çok basit. İş dünyasında, kadının rolü giderek büyüyor da ondan.

Gelin eskilere bir göz atalım; hani sizin ebeveynlerinizle yaşadığınız o çocukluk ve gençlik günlerinize geri dönelim. Anneleriniz, hem birbirinden güzel yemekler yapar, hem evi pırıl pırıl temizler hem de sizi ve kardeşlerinizi büyütürdü öyle değil mi? Hatta bir dediğinizi iki etmez, her gün jilet gibi ütülenmiş gömlekleri, pantolonları önünüze serer, akşam yemeğinden sonra özenle hazırlanmış meyve tabağınızı bile kucağınıza getirirdi...

Peki, kendiniz gibi eğitimli ve meslek sahibi olan bir bayanla hayatınızı birleştirdikten sonra annenizden görmeye alışık olduğunuz hizmeti eşinizden göremiyor musunuz? Akşamları, iş çıkışından sonra eve gelip sofrayı hazırlayan 'hayat arkadaşınız', nedense Kayseri mantısı, zeytinyağlı dolma üzerine de kaymaklı ekmek kadayıfı koyamıyor mu önünüze?

Hadi itiraf edin; annenizi her ziyaret edişinizde, en sevdiğiniz yemekleri, tatlıları yaptığı için bir yandan ona övgüler yağdırırken diğer yandan da size yeteri kadar ihtimam göstermediğini düşündüğünüz eşinize imalı bir bakış atıp vereceği tepkiyi merak etmiyor musunuz?

Ya hafta sonları? Sizin evinizde de hafta içi her gün çalıştığı için elektrik süpürgesini çalıştırmaya fırsat bulamayan eşinizle aranızda 'Yahu benim bir hafta sonum var. Oturup gazete, dergi okuyacağım, şöyle bir bacaklarımı uzatıp televizyon izleyeceğim. Sen de zıırr zıırrr şu makineyi çalıştıracak günü buluyorsun...' gibisinden diyaloglar geçiyor mu?

Siz de eşinizin bakımlı, kültürlü, becerikli, ev hanımı, iş kadını, anne, aşçı vs. yani insanüstü bir varlık, başka bir deyişe 'mükemmel' olmasını isteyenlerden misiniz yoksa?

Hani hep 'Nerede o eski bayramlar!' derler ya aslında bayramlar aynı; değişen ise, artık yaşama farklı zaviyeden bakan bizleriz. Hayatın gerçeği bu; elbette devinim olmadan olmuyor. Bu devirde hayat pahalılığı yüzünden kadının çalışıp evin geçimine, çocukların eğitim masraflarına yardımda bulunması gerekiyor. Zaten bayanlar da çocuklarının geleceği için katlanıyor bin türlü sıkıntıya. Ortada bir zorunluluk varsa niçin asgari müşterekte buluşulmuyor o zaman? Sanki hırçınlaşmakla sorunlar çözülüyor mu?

Benim iş yerinde iletişim hâlinde olduğum kadınlar, her şeye yetişebilmelerinin mümkün olmadığından fakat eşlerinin bu durumu görmezden gelip kendilerinden dört dörtlük ev hanımlığı beklediklerinden yakınıyorlar hep. İşte ve evde yüksek performansla çalışan kadın, emeklerinin karşılığında, en azından karşı taraftan anlayış görmeyi arzu ediyor elbette.

'Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın; her başarılı kadının arkasında ise 'şaşırmış' bir eş vardır!' cümlesini ilk okuduğumda gözlerime inanamamıştım. Çünkü bu sözlerin sahibi, geçtiğimiz günlerde ABD'nin ilk kadın orgenerali olmayı başaran Ann Dumwoody'ye aitti. Bu zihniyeti kavrayamıyorum. Gerçekten de iş hayatında eşine destek veren erkek şaşırmış mı oluyor yani? Bana kalırsa 'asıl şaşıranlar', günümüz koşullarında bir yuva kurmanın zahmetinin farkında olmakla beraber, hoş görmeyi beceremeyerek yuvada hoşnutsuzluk çıkaranlardır.

Son yıllarda yükselen bir grafik çizen boşanma mevzusu, 'koşullar' ve 'istekler' arasındaki koordinasyon eksikliğinden kaynaklanıyor ki sonuçta koordinatlar, çocukların psikolojisine kadar uzanabiliyor. Yapılan bir araştırmanın sonucunda çocukların, ailelerinden daha yüksek oranda 'çetelere' güven duymaya başladığı ortaya çıkmış. Tuhaf değil mi? Her şey çocuklar için yapılırken, onlar ailede huzuru bulamadıkları için yuvadan uzaklaşıyorlar...




-

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
ℂ⋆ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ℂ⋆
 
Grup mail adresi: makarna@googlegroups.com - Grup yöneticisi: makarna+owner@googlegroups.com - Grup anasayfa: http://groups.google.com/group/makarna - Gruba üyelik: makarna+subscribe@googlegroups.com - Grup üyelik iptal: makarna+unsubscribe@googlegroups.com

Blog Arşivi