10 Ocak 2012 Salı

[cadilarmekani], HAKLISIN SEVGİLİ

Evet sevgili, haklısın... Kumsalda derin dalgaların sileceği aşk izimiz bile olmadı bizim. Ne de “bu bizim olsun” diyebileceğimiz ucuz bar türküleri. Sadece bir kuru sevdamız vardı elimizde “bizim” diyebileceğimiz ve zaten o kara kuru sevdaydı bizi hayata bağlayan.

Yitik zamanların masum prensleri prensesleriydi ortak paydamız. Belki de başkalarına olan büyük özlemimizdi paylaştığımız. Kaçınılmaz ve aşılmaz duvarlarımızdı onlar. “Onlar umutlarımızdı” itiraf edemesek de birbirimize kelimelerle. Gözyaşımıza sebeptiler, güz-yaşlarımıza mazerettiler. İçinde yokolduğumuz hırçın kentin kayıp adresleri seni-beni birleştiriyordu. Ütopyamız aynı arayışın gözyaşlarıydı. Bir sopranonun tiz çığlığı, küçük bir karanfilci kızın gözlerindeki ışıltı, bir martı kuşunun uzaklardan gelen seslenişi yüreğimizi yakamozlandıran basit kıvılcımlardı.

Hiç bizim ortak anımız olmadı yalnız sevişmelerimizden gayrı. Onursuz yaşamaklardan arındırdığımız bir hayatımız, üstüne küçük pembe panjurların kapandığı hayallerimiz de olmadı... Tenimizin tuzunu paylaştığımız anlarda dahi başka makamlardan çalıyordu gönlümüzün bamteli aşk şarkımızı...

Evet sevgili, haklısın... Hiç uzun yolculuklarda birbirimizin göğsüne başımızı dayayarak uyuyacağımız seyahatlerimiz olmadı bizim. Olamazdı da... Sen yunuslar ülkesi prensine, ben bir denizkızına aşıktım sırılsıklam. Seni düşündüğüm en yoğun vakitlerimde deniztuzu yaktı boğazımı, engelledi sevda sözlerimi. Beni düşündüğün en masum duygularda geçmişin labirentleri girdi aramıza umarsızca... Sen başka sevgilerde tutsak, ben başka ufuklara açılmış yelkenimle, ikimiz de sonu gelmez bir yolculuktaydık ayrı ayrı.

Haberler dünyanın kötülüğünü bildiriyordu manşetlerde bangır bangır ve bu bizim umurumuzda olmuyordu nedense. Kötülüğün ayak sesleri bile engel olamıyordu vurdumduymazlığımıza.

Sabah kahvaltılarında yumurtanın neden iyi pişmediğinden başlayan kavgalarımız da yoktu. Sabah kahvaltılarımız yoktu çünkü... Başkalarından çalıp birbirimize hediye ettiğimiz “şarkılarımızarımız vardı sadece.  Sevgiyi anlatan sözlerimiz de yoktu. Başka yüreklere kiralamıştık “seni seviyorum”larımızı. Bakışlarımızdaki parıltılara anlam yükleyerek kapatmaya çalışıyorduk bu açığı. Bir de dokunuşlarımızdaki yumuşaklıkla.

Yağmurlu havalardan sonra ıslak toprak kokusunu içimize sindirerek dolaştığımız akşamüstü gezilerimiz de yoktu bizim, vapur motoruyla karışık martı seslerini dinlediğimiz kısa körfez turlarımız da... Ama ne zaman yumsak gözlerimizi, ne zaman dudağımızın kıyısına anlamsız bir gülümseme yapışsa hemen yağmur ormanlarının tropik iklimiyle kucaklaşıyorduk Tarzan’la Jayne misali tüm medeniyeti ve medenileri arkamızda bırakıp. Birahanede oturanlara zorla çiçek satmaya çalışan küçük karanfilci kızın gözlerinin maviliğinde çıkıyorduk denizaşırı seferlere. Kızın yalvaran yüreği martı kuşlarının çığlığı oluyordu kulağımıza gelene dek.
...
Evet sevgili... Bir yalnızlığımız vardı ortak yaşanan, akşamları uyurken yastık yapıp başımızın altına koyduğumuz. Başka hiçbir şeyimiz yoktu. Belki biz bile yoktuk gerçekte birbirimiz için. Ama, içimizde bu olmayan sevgili için yanıp kavrulan yürek yaşam kaynağımızdı. Dünyada böyle sevilebilecek bir ay parçasının var olabilme ihtimali percinliyordu hayatla bağımızı.

...Ve hayat, sendüşündükçe anlamını buluyordu.



--

Öyle biri ol ki hayatımda, gören imrensin benim niye yokki desin.. Öyle bir sev ki beni hic bitmesin..Öyle bir seveyim ki seni baska kimse sevmeye cesarete edemesin... ve Öyle bi biz olalım ki Önümüze Kimse geçemesin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

--
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için cadilarmekani@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/cadilarmekani?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin.

Blog Arşivi