25 Mart 2012 Pazar

makarna | A L I N T I L A R -26-


KEMALAĞA

SÜPER FIKRA

-Delikanlı olgunca bir arkadaşına yalvarıyormuş :
- Abi nolursun zamparalık nasıl yapılır bana da öğret.
Diğeri :
- Bak oğlum, akşam en son kalkan ada vapuruna binecek, Heybeliada'da ineceksin,

orada eşini bekleyen birçok kadın görürsün, kocası gelenler birlikte giderler, kocası

vapurdan çıkmayan birini gözüne kestirir beraber yemeğe gitmeyi teklif edersin.

Eh ondan sonrası sana kalmış.
Delikanlı, o gün son ada vapuruna binmiş, vapurdaki sallantıdan uyuya kalmış, bir de

gözlerini açmış ki Heybeliada'yı geçip Büyükada'ya gelmişler. Olsun ada değil mi,

bir şey fark etmez deyip vapurdan inmiş. Gerçekten birkaç kadının kocası gelmemiş.

Bizimki yaradana sığınıp birine yemeğe beraber çıkmalarını teklif etmiş. Kadın da :
- Burası küçük bir yerdir herkes birbirini tanır, evime gidelim, demiş.
Bunlar yemekten sonra gerekli işleme başlamışlar on dakika sonra kapı paldır küldür

açılmış ve kadının kocası girmiş.
- Karıcığım geç kalınca bir motor tuttum geldim. Gecikince bana yapacağın bu muydu.

Sonra da bizimkine dönmüş :
- Ulan sana Heybeliada demedik mi, hergele...


"Kim bilir.. Masalınızın kahramanı, başka bir hikâyenin figüranı olmaya gitmiştir belki de."

Nâzım Hikmet Ran

http://youtu.be/QeILrUIfnqY
youtube.com - Cemal Sureya siiri ''Sana Giden Yollar Kapali'' Bulent yakut'un sesinden.. "bir cicek duruyordu, orda, bir yerde, bir yanli$i duzeltircesine acmi$; gelmi$ ta agzimin kenarinda konu$ur durur.
SUNUM-Rüya Rüya 


Sen benim hüzün yanımsın. 
Güneşin vurmadığı gölgede kalan yanım. 
Kimselerin bilmediği kendime sakladığım. 
En çok ayazda kalmış olup da rüzgara savuramadığım, alıp alıp defalarca sineme sardığım yanımsın. 
En çok kanayan yarama sarmaya çalıştığımsın. 
Sardıkça kanayan kanadıkça sardığımsın…
Sen benim hüzün yanımsın. 
Her doğan günle bir kez daha ümidimi yıkan tarafımsın. 
"Olmadı olmayacak" dedirten hain düşmanımsın. 
"Ah çıksa gelse şimdi…" diyecek kadar kendimi kaptırdığım saflığımsın. 
"Çıksa ve gelse, alsa ve götürse…" diye çırpan kanadımsın. 
Ve her defasında kendime kırk kez söyleyip kırk kez yanıldığımsın.
Sen benim hüzün yanımsın. 
Söküp atamadığım umut çiçeklerini gömdüğüm toprağımsın. 
Bahar gelir yeşerir diye yağmur, çamur, kar kış demeden suladığımsın. 
Olur da bir gün açarsın diye beklediğim sevdamsın. 
Sevda çiçekleri açar mı bilinmez ama umuduna umudumu bağladığımsın.
Sen benim hüzün yanımsın. 
Dar vakitte bulup tez zamandaki kaybımsın. 
"Ne olur kal benimle" dedirtecek kadar yalvardığımsın. 
"Sensiz hayatı istemiyorum" diyecek kadar uçurumdan kendimi attığımsın. 
Geceyle gündüzümü, yanlışla doğrumu karıştıran arafımsın. 
Sahi sen benim soldan soldan vuran yanımsın.
Sen benim hüzün yanımsın. 
Sensizken anlamını yitirdiğim hayatımsın. 
Bütün kelimelerime yüklediğim anlamsın. 
"Sen" diye başlayıp da bitiremediğim üç noktamsın. 
"Sen, sen ille de sen" diye durup durup nefes aldığımsın. 
"Sen varsan ben varım" dedirtecek kadar kendimi hiçe saydığımsın. 
Kaderi kaderime yazılsın diye her gün Yaratıcıya yalvardığımsın. 
Aklımda, yüreğimde ve duamda olansın.
Sen benim hüzün yanımsın. 
Bakışına hasret kaldığım, sesine özlemle bağlandığımsın. 
Özlemim, hasretim, bakmaya doyamadığımsın. Bahtıma doğanımsın. Olmazsa olmazsımsın. 
Nefretim, öfkem, kinim, sevincim, umudum, düşüm, rüyam, hayalim ama en çok ağlatan, en çok da kanatansın… 
Sen tarifi imkansız aşkımsın. 
Cansın… Candasın…
Canımdan öte canımsın..!!

SUNUM SAİM GÜVEN
Bana gel dersen gelirim hüzün,

Ama gözyaşım durmazsa karışmam.
Bana git dersen giderim hüzün,
Yokluğunda ruhum donarsa karışmam.
Bana sev dersen severim hüzün,
Yüreğim kırılsada kalbim dağılsada karışmam.
Bana gül dersen gülerim hüzün,
Kalbime gözyaşını damıtırsan karışmam...
Bana bak dersen bakarım hüzün,
Ben seni görmeden savrulmam.
Bana sus dersen susarım hüzün,
Ama yürek kelam ederse karışmam.
Yöneldim ben yürekle mevlaya...
Sende yönel eremezsin hüzün tadına
Ben buna bulaşmam...
Tebessüm etme diyorsanağlarken
O zaman hüzünle buluşmam...
Yık diyorsan yıkarım hüzün,
Acıyı yakar sevdam,
Yok olursan karışmam...
Dile gelse tüm azalar,
Deseler hediye sana bin hüzün...

Ben sevdama vermem bir yudum hüzün...
Yürek parelensede; yüzüm yine mevlaya döner..
Ve yüreğim yine sevgiye sevdalı sevdama döner...


EDEBİYAT DÜNYASINDAN FIKRALAR 2

Halit Fahri Ozansoy bir ziyafete davet edilmişti. Ertesi gün Ercüment Ekrem Talu'ya rastladı. Talu takıldı arkada§ına,
- Dün gece nerelerdeydin yahu! 
- Sorma kardeşim, kendimde değildim. 
Talû başını salladı:
- Kimbilir ne rahat etmişsindir!

**************

Cağaloğlu'nda bir yazıya verilecek para konusunda çeşitli yöntemler, ölçütler kullanılır.

Çoğunlukla da yazının sayfa sayısı değil de imzası önemlidir yayıncılar için.

Vakit gazetesinde Hakkı Tank ise satır hesabına göre ödermiş parayı. 
Bir gün Ortaç bu durumdan yakınınca, Ömer Seyfettin kıkır kıkır gülmeye başlar: 
- Ah cancağızım, satırbaşı yapmaktan anam ağlıyor.

*************

Celal Sahir Erozan, bir dost toplantısında;
- Ben bir dulun ikinci kocası olmak istemem, dedi.
Süleyman Nazıf atıldı hemen:
- Peki birinci kocası mı olmak istersiniz?

***************

Ercüment Ekrem Çamlıca'da geniş bahçeli bir evde oturuyordu. Bir cuma günü Yahya Kemal ziyaretine gitti.

Evi kolayca buldu ama kapıdaki "Köpek vardır, dikkat ediniz" yazılı levhayı görünce irkildi birden:

- Eyvah, dedi. İçeriye ihtiyatla girmek lazım.
Önce kapıdaki çıngırağı çaldı kuvvetlice.

Gelen giden olmayınca ne olur, ne olmaz diye eline irice bir taş alıp tedirgin adımlarla bahçeye girdi.

En ufak çıtırtıya kulak kabartarak, eve doğru yürürken bir tane daha gördü aynı levhadan.

Tedirginliği arttı ama yürümeyi sürdürdü. Ama o da ne?

Bir normal "Köpek vardır dikkat ediniz" levhası daha! ..

Artık adım atacak cesareti kalmamıştı. 
-Ercüment!.. Ercüment!.. diye bağırmaya başladı. 
Ama sesine ses veren olmadı... 
Yahya Kemal cesaretini toplayıp eve kadar yürümekten başka çaresi kalmadığını anladı. İhtiyatı elden bırakmayarak yürümeye başladı.

On beş-yirmi adım sonra evin kapısının önünde buldu kendini. 
O sırada da Ercüment Ekrem bahçenin diğer köşesinden çıkageldi. Dostunu görünce sevindi. 
- Vay, safa geldin Yahya Kemal!.. 
- Safa bulduk azizim ama ödüm de patladı. 
- Ödün mü patladı? Sebep?. 
- Daha ne olsun, her yanda levha asılı. Bağlı mı bari? 
- Bağlı mı? Aman Yahyacığım nasıl kıyar da bağlarım? 
Ercüment Ekrem, tam da o sırada evin arkasından dolaşıp gelen yumruk kadar fino yavrusunu gösterdi: 
- Bak!.. 
Yahya Kemal köpeği görünce şaşırdı: 
- Ay! O levhalar bunun için miydi? 
- Değil mi ya, iki gözüm? Zavallı yavrucağızı görmeyip üstüne basarlar diye astım o levhaları!..







--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
ℂ⋆ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ℂ⋆
 
Grup mail adresi: makarna@googlegroups.com - Grup yöneticisi: makarna+owner@googlegroups.com - Grup anasayfa: http://groups.google.com/group/makarna - Gruba üyelik: makarna+subscribe@googlegroups.com - Grup üyelik iptal: makarna+unsubscribe@googlegroups.com

Blog Arşivi