| HAYATIN İÇİNDEN KAHVE MOLASI
Hüseyin BAYHAN |
SÖZ NAMUSTUR İnsan hayatının önemli unsurlarından biri, verilmiş sözün yerine getirilmesidir. Verilen söz yerine gelince dertten sıkıntıdan kurtulur, mutlu olur keyiflenirsin, Ama verilen söz yerine gelmeyince stres yapar sıkıntı yapar sinirler gerilir, ağızdan dökülen kötü sözler ise kimsenin duymak istemediği cinstendir. Bu yüzden ‘‘namus ve söz’’ bir arada söylenir olmuş. İnsan insana söz verdimi, ister istemez namusta giriyor araya. Ne fark var ki ikisi arasında? Öyle değil mi? İnsanlar arasındaki ilişkilerin en önemlisi ve tek güvencesi, verilen bir sözün tutulmasıdır. Toplum yaşamı, verilen ve yerine getirilen sözler üzerine kurulursa, insanlar daha mutlu ve daha verimli yaşar, güven içinde. Güven, mutluluk, sevgi, sağlık, huzur gibi hayatın en önemli unsurları verilen sözlerin yerine gelip gelmemesiyle şekillenir. Bu yüzden hayatımızın en önemli ve vazgeçilmez değerler arasında olmalı, verilen sözleri yerine getirmek. Çünkü ‘‘söz namustur’’ demiş atalarımız, yani verilen sözün yerine getirilmesidir. Atalarımız ‘‘Söz bir,Allah bir’’ deyip, söz vermenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Nasıl ki Allah birdir başka ilah yoktur, insanın sözü de bir olmalı, ikilik girmemeli, yamukluk, döneklik olmamalı. Yani verilen sözün kutsallık derecesinde olduğunun farkında olmalı insan. Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar söyleşe söyleşe anlaşırlar. Evet insanlar tatlı tebessümlerle, evet anlamına gelen bakışlarla, yani beden diliyle de anlaşırlar ama insanı insan yapan anlaşılır kılan sözdür. İnsani ilişkilerde ‘‘Anlaştık’’ demek ne kadar keyif verici bir durum ise, anlaşabilmenin temel kuralı da verilen sözlerin yerine gelmesidir. Ticarette olsun, siyasette olsun, yada herhangi bir meslekte olsun, hangi aşamada, hangi mertebede olursa olsun, insan olan insan verdiği sözü yerine getirmeli, verilen sözün önemini ciddiyetini kavramalı. Çünkü söz namustur.
|
Diplomasi Adamın biri Afrika’da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek; bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. “Şimdi başım dertte” diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış, yerde kemik parçaları görmüş. Hemen arkasını leoaparın geldiği yöne dönerek kemikleri yemeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmaya başlamış: - Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mıdır? Bunu duyan leopar bir anlık duraksamanın ardından en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış. “Tam zamanında kurtuldum, yoksa bu köpeğe yem olacaktım” diye düşünmüş. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leopardan kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna “Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım” demiş. Ancak, minik köpek sırtında maymunla yaklaşan leoparı görünce neler olduğunu anlamış. Ne yapacağını düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leopar ve maymunun geldiği yöne dönerek kemikleri yemeye devam etmiş ve kendi kendine şöyle demiş: - Bu aptal maymunda nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hala haber yok. Kıssadan hisse: Diplomasi böyle bir şey işte. Yapabiliyorsan; hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün, düşmanını kendi silahı ile yen…
|
NÜKTELER | ||
GENÇ FATİH Bir genç, “Fatih Sultan Mehmed’in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar” diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş: - Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN Fatihe sorarlar: -İstanbul’u niçin fethettin? Cevap verir: -Önce o benim gönlümü fethettiği için! GÜNLÜK Bir Hıristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya: -Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış: -Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz. HERŞEYİNİ ALDIM AMA. Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla: - Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir? Halet Efendi cevap verir: - Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.
|
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA