9 Haziran 2010 Çarşamba

m~a~k~a~r~n~a Washington'da fırtınalar esiyor. Gülen ve Arınç da İHH'ya "artık dur" diyor.../ Mehmet Ali BİRAND






Washington’da fırtınalar esiyor. Gülen ve Arınç da İHH’ya “artık dur” diyor.../ Mehmet Ali BİRAND 

 

 

Washington’da fırtınalar esiyor. Türkiye için kazanlar kaynatılıyor. Durum son derece dramatik. Fetullah Gülen boş yere o demeci vermedi. Bu mesajlar Ankara’ya da ulaşmış olacak ki, Arınç arka arkaya iki konuşma yaptı. Gülen ile aynı kaygıyı taşıdıkları ortaya çıktı. Her ikisinin de, İsrail ile ilişkileri zorlamanın bir sınırı olduğu ve radikal adımlarla bu sınırların aşılmaması gerektiğine dikkat çektikleri anlaşıldı. Bu yaklaşım çok kesime derin nefes aldırttı.

 

 

Washington’daki havayı merak ettim.

 

Biz burada heyecanlarımızla başbaşa yaşarken, oralarda ne deniyor, merak ettim.

 

Yönetimde görevi olan veya yönetime yakın isimlerle konuştuğum gibi, Türkiye’ye dostça yaklaşan gözlemcilerin de görüşünü aldım. Ankara’daki bir önceki Büyükelçi Ross Wilson ile İstanbul’da buluştuk.

 

Hemen tümünün, Türk- ABD ilişkileri hakkında görüş veren, rapor veya makale yazan kişiler olduğunu ve hemen tamamının da Erdoğan’ı birçok politikalarından dolayı açıkça desteklediğini söylemeliyim. Kimlerle konuştuğumu özellikle açıklamak istedim ki, aşağıda bulacağınız değerlendirmelerin AKP muhalifi Amerikan çevrelerinden değil, tam aksine AKP yanlısı çevrelerden geldiği, yani kasıtlı yayıldığı izlenimi edilmesin istedim.

 

Washington’daki hava çok ağır.

Washington Post gazetesindeki son başyazı, bunun çok açık işaretiyle doluydu. Şimdiye kadar olmadık derecede ağır bir eleştiri ve Türk- ABD ilişkilerinin tehlikeli bir yola girdiğini gösteriyordu.

 

Tekrar ediyorum, amacım bir resim çekmek.

 

Konuştuğum kişilerde de aynı havayı buldum.

 

Müsaade edin, adlarını vermeden (zira kendilerinden izin almadım) farklı kişilerin söylediklerinden en çarpıcı olan cümleleri aynen yansıtayım, kararı siz verin.

 

- “...Burada büyük bir şaşkınlık var. İsrail’in yaptığının tam bir aptallık olduğu konusunda herkes mutabık, ancak asıl üstünde durulan, Türkiye’nin ölçüyü kaçırmaya başladığı, aşırı tepki verdiği şeklinde... Hele Davutoğlu’nun bu olayı 11 Eylül ile karşılaştırması, insanları şoke etti... Beyaz Saray ve Dışişlerinde acayip bir kızgınlık var... Önce İran sorunu vardı, şimdi de üstüne İsrail gelince, Türkiye’ye ne oluyor, soruları sorulmaya başlandı. Yakında İran konusunda BM’de oylama var. Anlaşılan Türkiye red oyu kullanacak ve bu defa tepki daha da artacak...”

- “...Diğer gemilerle aynı şeyler yaşanmadı. Türk geminin sahipleri (İHH) sırf çatışma çıkması için oraya gittikleri izlenimi verdiler. Öylesine sert bir tutuma girdiler ve oraya adeta cihat adına, şehit olmak için gittiklerini gösterdiler ki, bu durum Washington’u şoke etti... Bu, insani yardım değil, islami yardımdı... Türkiye burada şu anda yapayanlız durumda...”

 

YAHUDİ LOBİSİ ÇARKLARI DÖNMEYE BAŞLADI...

 

- “...Yahudi lobisinin çarkları Türkiye için dönmeye başladı. Kıyma makinasına sokma aşamasındalar. Durum dramatik. İşin kötüsü,  lobi, Obama’yı beceriksizlikle ve Türkiye’ye gereğinden fazla prim vermekle suçluyor. Yahudi lobisinin kimse durduramaz. Ankara, Obama’yı adeta bir tercih yapmaya zorluyor. Göreceksiniz, bir süre sonra, Obama kendini kurtarmak için Türkiye’ye ters düşme pahasına sırtını dönecektir ...”

- “...Amerika çok pragmatik bir ülkedir. Bu kavgalar yaşanır ve bir süre sonra, eğer durum değişirse tekrar başlanılan noktaya dönülür...”

 

DURUMU YUMUŞATMAK İSTERSENİZ BİRAZ SUSUN...

 

- “...Eğer Washington’daki bu havanın daha da dramatik boyutlara gitmesini önlemek isteniyorsa, hemen yapılması gereken şey, Başbakan’ın, İsrail’i yerden yere vuran heyecanlı konuşmaları bırakması, gösterilerin yaygınlaşmasını önlemektir. Bırakın bir süre sessiz kalınsın. Yani havayı soğutalım. Ancak bu da yetmez, İsrail lobisini tatmin etmez, zira ortada bir İran sorunu var. BM’deki oylama tuz biber ekecektir... Ancak bir süre sonra, İsrail ile siyasi bir temas kurulur ve diyalog başlatılırsa, o zaman Washington’daki havanın kötüleşmesi önlenebilir. Orta vade de kara bulutlar dağılır. Aksi halde, eğer Ankara bu olayı iç politikada seçimlere kadar kullanır, İran oylamasında da red oyu verirse, o zaman ilişkiler en kötü dönemine girer...”

 

Washington’daki hava böyle... Tercih bizlere ait. Dikkat edecek olursanız, İsrail’e pek hak veren yok, ancak kuşku ve kaygılar Türkiye’deki tutum değişikliğinden kaynaklanıyor. Şaşkınlık yaşanıyor.

    *  *  *

2 inci Kutu:

Resim: Fetullah Gülen ile Arınç kolaj

 

GÜLEN DE TÜRKİYE’Yİ UYARMAYA ÇALIŞIYOR...

 

Fethullah Gülen’in geçen hafta Wall Street Journal’a verdiği demeç bir bomba gibi düştü ve büyük bir şaşkınlık yarattı. Herkes kendine göre bir yorum yaptı

 

Kimine göre, Gülen Amerikalılara şirin gözükmek için böyle hareket etmişti.

 

Kimine göre, çok uzun süredir uzakta kaldığı için durumu değerlendiremiyordu.

 

Gülen’e yakın çevrelerin de kafaları karışık olacak ki, onlarda da biraz panik havası vardı. Söyleşinin ne anlama geldiğini yorumlamaya çalıştılar. Tanıdık TV ve medyacıları arayıp, açıklamanın fazla büyütülmemesini istediler.

 

Ben, Gülen’in öyle kolayca şunu bunu memnun etmek için böylesine duyarlı bir konuda konuşacağına hiç inanmayanlardandım. Ne zaman ki, Washington’un nabzını tuttum ve daha da önemlisi Arınç’ın iki konuşmasını izledim, durum kafamda netleşti.

 

Sözlerini şöyle yorumladım:

 

Gülen, açıkça Türkiye’yi uyarıyor.

 

Milli Görüş ile böyle bir sürece girilmesine karşı çıkıyor. Zira, İHH’yı radikal islam bir hareket olarak görüyor ve İnsani Yardım diye yola çıkılıp, işi İslami Yardıma dönüştürmenin, Türkiye’ye büyük zarar vereceğine inanıyor.

 

Gülen, bu yaklaşımında AKP’ye karşı bir tutum getirmiyor. Sadece İHH’nın tutumunu eleştiriyor. Bu tip adımların devam etmesinin Türkiye’nin Amerika ve İsrail ile ilişkilerinin kesilmesine kadar gidebileceği uyarısında bulunuyor. Durumun ne kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. Adeta “ Bu adamlar ülkenin başını belaya sokacak, durdurun şunları “der gibiydi...

 

ARINÇ, GÜLEN’E NEDEN HAK VERİYOR...

 

Gülen’in bu çıkışı önce Erdoğan’a muhalefetmiş gibi algılandı, ancak kısa sürede durum netleşti. Bu netleşmenin en önemli işareti de, Arınç’ın cuma günü “Hocaefendi doğruyu gösteriyor” demesiydi. Ancak, olayın neresini doğru bulduğunu söylemedi. Ardından, pazar günü Kanal Türk’teki söyleşisinde, ilk sözlerini açınca, ne demek istediği daha iyi anlaşıldı.

 

Arınç çok ince bir çizgi sürdürdü.

 

İHH’yı eleştirmedi.

 

Ambargonun zorlanmasını doğru buldu.

 

İsrail’i sert şekilde eleştirdi.

 

Ancak, Fethullah Gülen’in sözlerini değerlendirirken, İHH’ya “ yeter artık” mesajını da, verdi. Konuşmalarının satır aralarında ben şu yaklaşımı hissettim:

 

Zorlamayın.

 

Abartmayın.

 

Yapacağınızı yaptınız. Aferin, bravo.

 

Ancak yeter. Yeni gemiler yollamayın. İsrail’i zorlamanın da bir sınırı vardır. Yine böyle bir konvoy yapar ve aynı tepkiyle karşılaşırsanız, buna yanıt veremeyebiliriz. Ülkeyi böyle bir zora sokmayın...

 

Ben böyle okudum, bilmem doğru muyum?

 

-

--
BENiM MANEVi MiRASIM BiLiM VE AKILDIR!
 
"Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma,
hiçbir Donmuş ve kalıplaşmış Kural bırakmıyorum.
Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır...
 
Zaman süratle ilerliyor, Milletlerin, Toplumların,
Kişilerin Mutluluk ve Mutsuzluk anlayışları bile değişiyor.
Böyle bir Dünyada, asla değişmeyecek Hükümler getirdiğini
iddia etmek, Aklın ve İlmin gelişimini inkar etmek olur...
 
Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim
ve Başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra Beni benimsemek isteyenler,
bu temel eksen üzerinde Akıl ve İlmin rehberliğini
kabul ederlerse, Manevi mirasçılarım olurlar."
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Grup mail adresi: MAKARNA@googlegroups.com
Grup yöneticisi : makarna+owner@googlegroups.com
Grup anasayfa : http://groups.google.com/group/MAKARNA

Blog Arşivi