3 Haziran 2010 Perşembe

[cadilarmekani], Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı)






 
 
Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı)




Mem nelere gark olmadı Zin’in ateşi için

Ferhat dağlar delmedi mi Şirin'in düşü için

Kusur ise her saniye her yerde seni anmak

Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı için


Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir

Görkeminin zerresinden Ağrı Dağı küçülür

Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu

Aydan dökülürcesine kana kana içilir


Uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın

Artık geri dönüşü yok ahımsın eyvahımsın

Elâlem ne derse desin hiç umurumda değil

Akıbetine razıyım sevabım günahımsın


Sana yine sana yandım Nesimî'de dün gece

Gözlerinle yüzüleyim bend olayım Hallac'a

Öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında

Ha ben sana yollanmışım ha Muhammed mi'raca


Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün

Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün

Ruhumdaki fırtınalar Merih'i usandırdı

Nuh'a haber eyleyin de gelsin de tufan görsün


Yokluğuna dayanamam ahım arşı boyladı

Gölgeni Nil'de görmüşler piramitler söyledi

Hele bir bak şu sevdaya kimler yanmış ben gibi

Dediği üzre Yunus'un "gör beni aşk neyledi"


Son duraklarda beklerdim sonun olsaydı senin

Neler verilmez ki yerim yanın olsaydı senin

Çıkar kınından ne olur kirpiklerinle bile

Çal sineme gözlerini aşkına şah Hüseyn'in


Harikalardan biriymiş diyorlar Çin seddine

Seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine

Ulu divana baş vurdum dönsün diye Bağdat’tan

Ol sebepten ahvalimi arz ettim Bedreddin'e


Gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur

Aşklar ülkesi sarsılır korkunç ihtilâl olur

Beklenmedik bir zamanda ölür isem sebebi

Beni eritip bitiren sevda-i iclâl olur


Kahreden ateş bilinem yananı sen olsaydın

Nal olurdum aşk atına bineni sen olsaydın

Deseler ki şu kadehte ağu var içen ölür

Bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın


Belki de hatırlanırım ararsın şimdi nerde

İzim deryada damladır köyüm Hatçepınar'da

Bizim köyün kıyısında Dilav suyuna uğra

Hangi çobanın kavalı ağlıyorsa ben orda


Tanrılar yaratan Zerdüşt serdarıdır aslımın

Mazdek Hürrem nişanıdır inancımın neslimin

Dersimli Seyyid Rıza’ya ağır selamları var

Himmeti var gayreti var Horasanlı Müslim'in


Seni tanrılara sunam keremetin görünsün

Nazar eden köryılandan beter olsun sürünsün

Dağlar naz yapmaya aday insafını bağışla

Bağışla ki gözlerinde eşkıyalar barınsın


Söyler misin anlar mısın ah çekerin suçu ne

Bulutlardan damlar gibi düştüm girdap içine

Ay bulandı güneş kustu yıldızlar beklemede

Artık yolla gözlerini yolla Çin-u Maçin'e


Titanik'ten son sesleri alizeler getirdi

Son seslerin son demini balinalar bitirdi

Her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin

Bermuda’yı kamçılayıp Atlantis’i batırdı


Toprak sudan bülbül gülden dost dosttan bulur deva

Dârâ'dan çok önce seni ağırlamış Ninova

Benim ömrüm yanan roma senin gözlerin Neron

Örste demir dövmededir şimdi Demirci Kawa


Melekler ipekyolu'nda aryaları gözledi

Yeri göğe ayı güne seni bana sözledi

Ilık bir güz akşamıydı yine senin yüzünden

Koçero Harran’a doğru atını mahmuzladı


Kirpiklerin yeni değmiş kaşların firik başak

Ay ışığı az geliyor hadi gözlerini yak

Fesatların hasetlerin eli kına görmesin

Terk-i canan eylemeden Şahmeran'a danışak


Keşke gelmez olaydı böyle bir hâl başıma

Temaşaya meraklılar toplandı el başıma

Herkesin dilinde şarkı elinde yarin eli

Artık yine sensiz artık yalnızım kul başıma


En yorulmaz yolcusuyum müptelası bu yolun

Ben zamanla boğuşayım sen seyreyle sen salın

Kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni

Bir sensizlik yakar bir de hasreti İstanbul’un


Sen ey gönüller sahibi ey yüzleri gök zemin

Ey deryalar şahanesi sen ey gözleri kimin

Düzgün Baba hatırına Munzurlar'a mihman ol

Mihman ol da güneşlensin yaylaları Dersim'in


Gözlerinin dokunduğu her mekân memleketim

Bakıver de uzamasın gurbetim esaretim

Ahmed Arif hasretinden prangalar eskitmiş

Beni böyle eskitense prangalı hasretim


Umutların menzilinden uzaklara atılmış

İki cihan mucizesi ilâhlara katılmış

En amansız gecelerde aynalar yine suskun

Perçemi yüzünü gizler sanırsın ay tutulmuş


İmanım varsa kaşların, kirpiklerinse dinim

Muhammed Kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm

Musa meşhur asasıyla, çarmıhı ile İsa

Bütün hepsi senin olsun, senin gözlerin benim


Senin yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur

En son yolcun ben olayım bekle biraz gitme dur

Beni İstanbul’a götür ya da İstanbul getir

Dokununca Nazım’ın ellerini yakan vapur


Gördüklerin sensizliğin dayanılmaz göçüdür

Sıla gurbet gurbet sıla birbirinin içidir

Ne aradın ne de sordun ben nerede neylerim

Kara Fatma Kara Yılan senden şikayetçidir


Bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur

Tahir'i Zühre’ye bahşet zemmedenleri sustur

Sen istesen Sina Çölü bin çeşit çiçek açar

Suya sudan köprü kurmak yalnız sana mahsustur


Bazen kırmızı karanfil zakkum mereti bazen

Sevmeyenleri şad edip sevenlerini üzen

Ağlayanın güleninden misli misli fazladır

"İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" diyen ozan


Bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aşlar

Ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar

Sana yanar sana susar sana acıkır sana

Ehl-i Haklar, Kakailer ve mağrur Kızılbaşlar


Meri keklik Binboğa'dan Çukurova’yı süzer

Yörüklere konuk olur yaylalarını gezer

Al'Osman'a diklenenler Göv Osman'a kul oldu

Avşar ellerinin hali Dadaloğlu'nu üzer


Sana sevdalıdır diye Pir Sultan asılırken

Kadılar bayram ettiler Hızır’a susulurken

Bilcümle taş kesildiler sözde Itır sevenler

Kirli sarı bir bıçakla Nergisler kesilirken


Senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır

Senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır

Yıllar gün misali geçti asırlar ay misali

Herkes kendi âleminde bu neyin eyvahıdır


Yüreğim atom yüklenir sesini duyduğum an

Dört kitap çaresiz kalır el-aman aman aman

Başka biri yapar mıydı Eyyub'a sabır verdim

Ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman


Arzu'yu Kamber'e yolla bayram seyran etsinler

On emiri on bir eyleyip Tur'da semah tutsunlar

Lûtfeyle de Eshab-ı Kehf açsın kapılarını

Yediler'e yoldaş olup yedi asır yatsınlar


Güzelliklerin mimari cennetlerin ustası

Misk-ü amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi

Dört kapı kırk makam mağdur mecbur olsa da sana

En çok Zerdüşt yanar bir de Zerdüşt'ün avestası


Tay Dağı'ndan Kafdağı'na bakışların gerilmiş

Nazlarını çekemiyor arap atlar yorulmuş

Yol bilenler hâl bilenler sırrın sual etmişler

Nesimî Hallac-ı Mansur Şah Hatayi darılmış


Gel de dal tomura dursun daha uzansın elim

Eski dostu yarenleri gel de çağırsın dilim

Bir "he" desen ben Sırat'ı tez geçerim kıratla

Köroğlu tek vekilimdir Kiziroğlu kefilim


Ay ışığı bilâdestur rüyalarıma dalar

Kuşkularımı bağlamış uykularımı yolar

Daha kuşlar uçamazken nergisler açamazken

Bir sen vardın gülümseyen bir sen bir de iknalar


Gözlerinden uzak olmak inan beni bitirir

Gider de gelmez bilirim yıllarımı götürür

Bir sonbahar yaprağı ol dalı ver kuşun çekme

Kızılırmak incitmeden seni bana getirir


Ağuları yıllandırıp içirdin yudum yudum

Ahvalimi anlar diye Baba Üryan’a dedim

Karıncayı gözlerinin karasından vuran ben

Çok saldırdım ruhumdaki seni öldüremedim


Yerim yurdum meçhul oldu neredeyim şaşmışım

Kafdağını turnaların kanadında aşmışım

Kanlılar kandan vazgeçer üçler beşler aşkına

Sen de bir gün Maraş’tan geç ocağına düşmüşüm


Bana gözlerini gönder sakın ha olmaz deme

Kime yanam dertlerimi yalnızlığımı kime

Bir başıma kâbuslarla boğuşurken ansızın

Hayallerin şeref verdi dün akşam viraneme


Hicran son arifesinde yolculuk var makbere

Siyabend'i öldürdüler Xece ölmek üzere

Ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme

Ne o tanrıya minnet et ne de dal tevekküre


Bulutlar yağmur yorgunu ufuklar ateş yüklü

Bir damla ateşte derdim senisizliklerim saklı

Yedi kıtaya dağılıp elleri boş döndüler

Huma kuşu intizarda turnalar ağlamaklı


Sana sunulmaya hazır gökkuşağı destimde

Emrine amade olmak hayran olmak kastımda

Gözden ırak alemlerde yitik insanlar gibi

Ha ülkeler zaptedilmiş ha gözlerin üstümde


Hal bilmeze yoldaş olmak yola zulüm değil mi

Cevreyleyip gönül kırmak dile zulüm değil mi

Ömründe bir defa bile gül koklamamışların

Bahçıvana saldırması güle zulüm değil mi


Mevsimlerin prensidir güzleri Akdeniz'in

Aşikârdır huzurunda gizleri Akdeniz'in

Damıtılıp Lût Gölü'ne bağışlansa suları

Leblerinde denizleşir buzları Akdeniz'in


Şarkılarını dokudum senle geçen her anın

Sebebi katili olma yorgun yaralı canın

Sen de anlamazsan beni sen de gider gelmezsen

Şikayet ederim seni Şah'ına Pir Sultan’ın


Sürmeleri yel götürür gözlerine güneş çek

Yağmur yanak rengin yağsın bulutlara kına ek

Lübnan yeniden kurulur yine şenlenir Beyrut

Ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek


Yeter çektiklerim yeter benden beter olası

Yusuf'u kahretmedi mi Züleyha'nın çilesi

Yüzün suyu hürmetine binboğalar and içer

Ol diyarda vekilimdir Diyarbakır Kalesi


Karda kan damlası rengi yüreklerde ölmezin

Ne hükmü var ne kıymeti gidip geri gelmezin

Dost Fuzulî mest Fuzulî mayaları anlatmış

Sızıları Zap Suyu'nda Siverekli Yılmaz’ın


Bana renklerini uzat uzat ellerimi tut

Tut ki gönüller şenlensin tut ki yeşersin umut

Kervanlar yollara düştü Şam'dan Darüsselam'dan

Doğuver de incinmesin mahcup olmasın Nemrut


Sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır

Bıçkın kaçak hislerinde gece-gündüz bağlaşır

Bir elinde Van Gölü var bir elinde Urmiye

Damlasını sürgün etsen nurhaklarda çağlaşır


Duyar mısın İnce Memet Toroslardan seslenir

İki canlı Hatçesiyle doruklara yaslanır

En onulmaz en insafsız en çaresiz ağrılar

Gözlerinin feri değse iflah olur uslanır


Senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar

Hayallerim yola düştü arandı dağlar taşlar

Hayyam çorak yüreğime bir kaç damla dem serpti

Periler Cudi Dağı'nda izine rastlamışlar



Sen pervasız çığlıklar at ben kahrolam ben üzgün

Sen kırklarda demlenedur ben beklemekten bezgin

Deryaların kucağında cem tutar semazenler

Düşlerim dağlar başında düşlerim dolu dizgin


Seni Dicle beni Fırat resmetmiş güneş ya rab

Güneşin vekili aya yıldızlar olmuş turab

Bizleri merak edenler aydan izin alsınlar

Bir başkadır yıldızlardan görülse Şattü'l-arab


Yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım

Çağları tedirgin etmiş ömrünü saklayışım

Eyyub'un sabrı tükendi tükenmiyor nedense

Ne senin gelmeyişlerin ne benim bekleyişim


Gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim

Sam yelleri yenik düştü sesinle çatıştırdım

Gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü

Serptim derin uykularda Kerem'i tutuşturdum


Dilek ağacına gittim sesini bağlamışsın

Islaktı dallar yapraklar hıçkırıp ağlamışsın

Karac'oğlan hayıflanır Hayyam duysa gücenir

Bulanık göl sularını şaraba yeğlemişsin


Düştüm dipsiz kuyuların en zifiri yerine

Sarkıt gözlerini durma muhtaç oldum nârına

Semiramis haber salmış zümrüd'ü-anka ile

Davetliymişiz Babil'in asma bahçelerine


Sesi mavi rengi esmer bu diyarda sazların

Geceleri parlamaktır töresi yıldızların

Dağlar uykulara daldı okyanuslar uykuda

Beni sabahlara boğan senin deli gözlerin


Teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır

Söyle seni benden başka daha iyi kim tanır

Sevdalıların tarihi ıstıraba büründü

Seni arzular kıskanır seni Aslı kıskanır


Yanarım ah çeker gibi çekerim nazlarını

Canını canıma değdir tutuştur közlerini

Bir bilsen bir bilebilsen hallerim pemperişan

Merhem ol yarelerime gizleme yüzlerini


Düşlerimle savaşarak gün be gün yordum seni

Hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni

Dediler ki aradığın şaraba yoldaş oldu

Yanıbaşımda bekleyen Hayyam'a sordum seni


Daha mecalim kalmadı bitti bu son çağrı gel

Gel ki yokluğun tükensin tükensin bu ağrı gel

Köroğlu'dan kıratını istesen sana verir

Seni Nemrut'a beklerim her sabaha doğru gel


Aşıkların sırdaşıdır Dicle gizemli akar

Siti muradına erdi Botan seyrana çıkar

Kör olası kinli beko keyfinden dört köşedir

Mem Zin'i Zin Mem'i yakar tacdin evini yakar


Serbest geceleri giyin korkularını sıyır

Yudumla ki mest olasın şarabı sudan ayır

Çöl su ister lâl dil ister gözlerini isterem

Vermeyenin iki yüzü ben garibanı doyur


Haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin

Dudaklarını savur ki hükmü kırılsın zehrin

Bir bakışın bir taburdur gönder ordularını

Sana mecburiyeti var yedi tepeli şehrin


Kudretinden sual olmaz can verir can alırsın

Ya ömrü saadetim ya da Azrailim olursun

Mecnun'un yerine sordum dediler Allah bilir

Ben nerede ne olurum onu da sen bilirsin


Bir yanımda yarasalar işitir ağıtları

Halepçeli bir çocuğa taşıtır ağıtları

Küllerim Ağrı'da çığdır tüterim çığlık çığlık

Sivas'ta tutuşan ateş kuşatır ağıtları


Gözlerinin beşiğinde rüyalarım sallanır

Zehri kana zerk etseler damarında ballanır

Gılgamış küçük asyanın sensiz fotoğrafıdır

Yaşar Kemal'in dilinde Anadolu dillenir


Ben dostumu hak bilirim hakkı bilir dost beni

Tanrıların sofrasına çağırır bir dest beni

Nesimî'nin derisinden sızan şarabı tattım

Damlasına dilim sürdüm bir hoş etti mest beni


Hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar

Zal'ın elinden savruldular riyakârlar nadanlar

Aşkı şehvete boğduran ummi nebi misali

Zul'm ile serdar oldular nefse biat edenler



Hakkı sırda sır olanın sor kendisi necidir

Aklı mahrum ruhu kanlı her kelâmı acıdır

Baba Üryan yana yana der ki aman uzak dur

Gönül gözü görmeyenin Allah'ı kıyıcıdır


Saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar

Düştüğü yeri yakar da sırlarımı tırmalar

Kör karanlık bir gecede cürm-ü meşhut dediler

Gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler


Gözlerinde gözlerinde en çılgın uçurumlar

Atmacalar yuvalanmış bıldırcınları kovalar

Kâbil Hâbil'e yapmadı senin yaptıklarını

Duy feryad-ı isyanımı duy artık havar havar


Beni sensizliğe sürme uzaklara bakamam

Girdaplarda boğulurum boğulurum çıkamam

Nice sefil ihanetin ceremesini çektim

Öldürseler gözlerimi gözlerinden çekemem


Yaslı doruklardan güler sağlarımıza kaçak

Bir tılsımlı anahtardır bağlarımızda kaçak


Tiksinirim siliklikten mıntıkama uğrama

Bize kaçaklık yakışır dağlarımıza kaçak


Gel de bülbüller kıskansın gel de güller serpilsin

Gel de ahrimanlar yansın gel de allar serpilsin

Istıraplar diyarını baykuşlara hibe et

Gel de Emekçiyi güldür gel de diller serpilsin





OZAN EMEKÇİ

 

--
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için cadilarmekani@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/cadilarmekani?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin.

Blog Arşivi