4 Haziran 2010 Cuma

[cadilarmekani], BIR GONUL YOLCULUGU

 BİR GÖNÜL YOLCULUĞU 

 

Merhaba sevgili dost,

İçimde hala cam kırıkları var diye söze başladı genç adam, yaralı bir kırlangıç kanadına benziyordu yüzü.. İnce ve uzun bakarlı gözleri olduğunu düşündü bir an için kadın. O gözler hayattan ne zaman korksa bu yaralı kanatların altında güvencede olmuştu hep. Ne zaman korksa yeni bir sevdadan, yüreğinin üşümesi bundandı.

Düşlerini gerçekleştirmeyeli, içine gömüldüğü acıları neşeye dönüştürmeyeli, bir kadının sıcak yüreğini hissetmeyeli, sevgi dolu bir ışıkla öpüşmeyeli kaç soğuk yıl geçirdiğini düşündü kadın, sesi ölüm kadar yakın bir rüyanın içinden çıkıp gelen genç adamın.. Milat kadar eski bir sırdı bu.

Hayat varsa, bir yaşamaktan söz edilecekse bu sırrın içinde var diye sürdürdü konuşmasını. O ölüm kadar yakın bir rüyada dokunmak istemişti yaşanmış ve yaşanacak herşeye. Ancak bir rüyadaki sevda anlayabilirdi onu, ancak bir rüyada var olabilirdi yeniden. Orada kim onun için ne hissederse, orada o kimin için hangi rüyayı görürse, ne yaparsa,ne yaşarsa biliyordu ki sadece bir sonsuzluğa uzanmak içindi her şey.. Her şey bir hiçlik duygusu içinde asıl büyük rüyayı yakalayabilmek içindi.

Sonra o yaralanmış kanatlarla yeniden uçamayı, milat kadar eski bir sır perdesini aralamayı denediğinde o ulaşılmaz doruklarından aşağı nasıl yuvarlandığından söz etti.. O sonsuzluğu yaşayabilmek için için var olduğunu hissetmesi yetmişti… Ve sonra bir kadın, onun için sancılanan, onu başka hiçbir kadının sevemeyeceği, önemseyemeyeceği kadar seven, onu doğuran,onu büyüten bir kadın eli uzanıverdi doruklarıdan inerken hep geç kaldığı, bir kez daha yaralandığı, örselendiği hayatının kanatlarında kalan ışıltılara dokunan, onaran, okşayan… Bir kadın eli; şefkat yüklü, tanıdık bir masalın mucizevi sureti, beklentisiz bir yürek, kalbinde yıllarca biriktirdiği sırlara ortak olan. Ne kadar kaçarsa kaçsın, hangi ıstıraptan gelirse gelsin, hangi aykırı hayatlardan savrulursa savrulsun tutup elinden ölüm kadar yakın bir rüyadan çıkaracak kadar onu seven bir kadın... Nice geceler sonsuz bir sevgiyle, bir çok insanın başka insanlara çekip gittiği bir dünyanın ortasındaki yalnızlığına saçtığı ışıkla onu yeniden bütünlemeye çalışan, gözlerindeki hüznü ince yaşlarla saklamayı başaran o dipsiz, o soluksuz rüyasındaki en sesiz tanık. 
İşte bu yüzden diye sürdürdü sözlerini; yaralandığım zaman, bütün rüyalarım, içimdeki en gizli yerler yeniden kesilir cam kırıklarıyla. Ben yaralandığımda, benimle yaralanan kim varsa yeniden kanar, acır, parçalanır... Ne söylese eksik, ne anlatmaya çalışsa yarım kalacaktı cam kırıklarına dair. Kimbilir belki de başkalarının onu anlayamayacak olmasıydı ürktüğü. Sadece o yaşamıştı sığındığı dipsiz uçurumlarda sonsuza dek öpüşeceğini sandığı o pırıltılı ışığı. Neyi özlüyordu en çok? Çıkıp geldiği rüyayı mı, yeni bir sevdayı mı, bir kadının sıcak, ürkek bakışlarını mı, geç kalmış sayılmam dediği “yaşamak”ı mı?

Neydi özlediği en çok? İçindeki sırları, büyüleri, sevgileri mucizeleri bir bir sızdırmak dışarı anıların irin toplayan yaralarının üstüne mil çekerek.. Daha az suskun, daha yakın, daha hayatın içinde olmak geçmişteki bir rüyayı özlemeksizin…

Kanatlarımı yeniden onarabilecek miyim diye sordu, yeniden uçabilecek miyim? İçimdeki cam kırıkları yeniden örseleyecek mi kanatlarımı?

Kadın gülümsedi.. Hangimiz geçmişteki bir rüyaya anılar bırakmadık? Bir zamanlar hangimiz kendimizi terk ederek bir sevdaya adanmadık, tarifsiz bir acıyı durmaksızın çoğaltarak diye düşündü.. Önce ben alıp çıkardım kendimi hayatın kıyısına, bir zamanlar laciverdinde ölümü düşlediğim o en güzel rüyadan. Hayatı yeniden bütünlemek zordu elbette hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi. Hayatı herkesin bildiği gibi yaşamak hele.

Az sonra pencereyi kapattı adam, bir vedanın ardından gece devam etti ayrı ayrı düşlerin peşrevinde hep bir yanı eksik, hep bir şeylere gecikmiş..

Kadın sevdiği birine kendisi gibi bakmayı unutalı kaç uzun yıl geçtiğini anımsamaya çalıştı bir an. Soluksuz kalırcasına birinin kokusunu özlemeyi, sevgisiz kaybolup giden yıllarını, sürgünlerini, katlandığı onca savruluşu.. İnce bir hüzün gelip yurt tuttu gözlerini..Yaşanmamış günlerinde sadece sevgi biriktirdiğini biliyordu, bir gün o sevginin kendine geleceği umudunu hiç yitirmeksizin. Bu dünyaya göre değilim diye düşündü kadın. Neye yarayacak ki böyle yaşamak; içimdeki sevgiyi anlatamayacaksam ona.. Ya yeni bir rüya? Ya yeni milatlar unutulması güç..Ya olursa? Ya cam kırıkları?

Ötekilerin yaptığını yapma bana dedi kadın.. Gücüm kalmadı yenilmek için başka bir sevdaya, yanılmak için başka bir rüyaya.. Ya gel, ya beni de götür… 

Hoşça  kal..

Seni öperim, yüreğini de.
Nalan Kara



--
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Cadıların Mekanı - İnternetkadin.com" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için cadilarmekani@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için cadilarmekani+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/cadilarmekani?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin.

Blog Arşivi